Ortadoğu
ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi: İsrail kibri yüzünden gafil avlandı

ABD’nin İsrail Büyükelçisi Martin Indyk, Hamas’ın İsrail’i şok eden baskını ve devam eden savaşı Foreign Affairs’e değerlendirdi. Indyk’e göre İsrail gücüne çok güvendiği için Hamas’ın baskını karşısında gafil avlandı: “İsraillileri 1973’te yenilmez olduklarına, Ortadoğu’da süper güç olduklarına, çok güçlü oldukları için artık Mısır ve Suriye’nin endişelerini dikkate almalarına gerek olmadığına inandıran şey kibirdi. Aynı kibir son yıllarda, birçok kişi İsraillilere Filistinlilerle ilgili durumun sürdürülemez olduğunu söylediğinde bile kendini tekrar gösterdi. Sorunun kontrol altında olduğunu düşünüyorlardı. Ancak şimdi tıpkı 1973’te olduğu gibi tüm varsayımları yerle bir oldu. Ve bununla yüzleşmek zorunda kalacaklar.”
Indyk’e göre Hamas’ı yönlendiren İran değil ancak kesinlikle eşgüdüm söz konusu çünkü başta Suudi-İsrail barışı olmak üzere İsrail’in Araplarla barışı Hamas’ın da İran’ın da aleyhine.
Foreign Affairs’te yayınlanan analizin tamamını dikkatinize sunuyoruz:
***
Hamas Neden Saldırdı ve İsrail Neden Şaşırdı?
Filistinli grup Hamas, 7 Ekim Cumartesi sabahı İsrail’e eşi benzeri görülmemiş ölçekte sürpriz bir saldırı gerçekleştirdi: binlerce roket fırlattı, İsrail topraklarına militanlarını sızdırdı ve sayısı bilinmeyen rehineler aldı. En az 100 İsrailli öldü ve en az 1.400 kişi yaralandı; İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ülkesinin “savaşta” olduğunu ilan etti. İsrail güçlerinin karşılık vermesi üzerine yaklaşık 200 Filistinli öldürüldü ve yaklaşık 1.600 Filistinli yaralandı.
Foreign Affairs, bunun İsrail, Filistinliler ve bölge için ne anlama geldiğini anlamak için Dış İlişkiler Konseyi’nde ABD-Ortadoğu Diplomasisi alanında Lowy (Enstitüsü) kıdemli üyesi olan Martin Indyk’e başvurdu. Indyk, ilki 1995-1997 yılları arasında ve ikincisi 2000-2001 yılları arasında iki kez ABD’nin İsrail Büyükelçisi olarak görev yaptı. Ayrıca 2013-2014 yılları arasındaki İsrail-Filistin müzakerelerinde ABD Başkanı Barack Obama’nın özel temsilcisi olarak yer aldı. Daha önce Başkan Bill Clinton’ın özel yardımcısı ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Yakın Doğu ve Güney Asya işlerinden sorumlu kıdemli direktör ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Yakın Doğu işlerinden sorumlu dışişleri bakan yardımcısı olarak görev yaptı. Indyk cumartesi öğleden sonra Genel Yayın Yönetmeni Justin Vogt ile görüştü. Aşağıdaki konuşma uzunluk ve anlaşılırlık açısından düzenlenmiştir.
-Bazı gözlemciler bugün yaşananların İsrailliler üzerinde 11 Eylül saldırılarının Amerikalılar üzerinde yarattığı etkiye benzer bir etki yarattığını belirttiler. Ancak İsrailliler son yıllarda çok sayıda şiddet olayına maruz kaldı, elbette Filistinliler de öyle. Bunu farklı kılan nedir?
Bu olay İsrail açısından tam bir sistem hatasıydı. İsrailliler, sofistike casusluk araçlarıyla Filistinlilerin tam olarak ne yaptıklarını ayrıntılı olarak bilmeye alışkınlar. Gazze ile sınırın İsrail tarafındaki topluluklar arasına çok pahalı bir duvar inşa ettiler. Hamas’ın büyük bir saldırı düzenlemekten caydırıldığından emindiler: buna cesaret edemezlerdi, çünkü ezilirlerdi, çünkü Filistinliler başka bir savaşa neden olduğu için Hamas’a cephe alırlardı. İsrailliler Hamas’ın artık farklı bir modda olduğuna inanıyordu: her iki tarafın da yaşa ve yaşat düzeninden faydalanacağı uzun vadeli bir ateşkese odaklanmıştı. Gazze’den her gün yaklaşık 19,000 Filistinli işçi İsrail’e geçiyordu ve bu da ekonomiye fayda sağlıyor, vergi geliri yaratıyordu.
Ancak tüm bunların büyük bir aldatmaca olduğu ortaya çıktı. Bu yüzden insanlar şokta ve tıpkı 11 Eylül’de olduğu gibi, şöyle bir his var: “Nasıl olur da ayak takımı bir grup terörist bunu başarabilir? Nasıl olur da güçlü İsrail istihbaratını ve güçlü İsrail Savunma Kuvvetlerini yenebilirler?” Bu soruya henüz iyi cevaplar bulamadık ama eminim ki bunun bir nedeni de kibirdi -İsrail’in salt gücün Hamas’ı caydırabileceğine ve İsrail’in uzun vadeli sorunları çözmek zorunda olmadığına dair inancı.
-Hamas neden şu anda bu tür bir saldırı gerçekleştirmeyi seçti? Stratejik mantık neydi?
Sadece tahmin yürütebilirim, açıkçası hâlâ şoktayım. Ancak şu anki bağlamı göz önünde bulundurmanız gerektiğini düşünüyorum. Arap dünyası İsrail ile uzlaşıyor. Suudi Arabistan İsrail ile ilişkileri normalleştirmekten bahsediyor. Bu olası anlaşmanın bir parçası olarak ABD İsrail’e, Hamas’ın düşmanı olan Filistin Yönetimi’ne taviz vermesi için baskı yapıyor. Dolayısıyla bu Hamas ve İranlı destekçileri için tüm süreci bozmak için bir fırsattı ve bence geriye dönüp bakıldığında her ikisi için de son derece tehdit ediciydi. Hamas’ın İran’dan emir aldığını düşünmüyorum, ancak koordinasyon içinde hareket ettiklerini ve devam etmekte olan ve Arap halkları arasında büyük destek kazanan normalleşmeyi sekteye uğratmak konusunda ortak bir çıkarları olduğunu düşünüyorum. Amaç, İsrail ile barış yapan ya da yapma ihtimali olan Arap liderleri utandırmak ve İsrail’i askeri yenilgiye uğratabilecek olanların Hamas ve İran olduğunu kanıtlamaktı.
İsrail ile Suudi Arabistan arasında bir barış anlaşması ve ABD’nin Suudi Arabistan’a güvenlik garantisi vermesine ilişkin görüşmeler devam ediyor. Büyük olasılıkla Hamas ve İran’ın temel motivasyonlarından biri bu anlaşmayı bozmaktı çünkü bu anlaşma onları izole etmekle tehdit ediyordu. Bu da en azından yakın vadede umutlarını yok etmek için çok iyi bir yoldu. Filistin meselesi yeniden gündeme geldiğinde ve Orta Doğu’daki Araplar İsrail’in elindeki Amerikan silahlarının çok sayıda Filistinliyi öldürdüğünü gördüklerinde, bu çok güçlü bir tepkinin fitilini ateşleyecektir. Ve [Suudi Arabistan Veliaht Prensi] Muhammed bin Selman gibi liderler bu tür bir muhalefete karşı durma konusunda çok isteksiz olacaklardır. Bunu yapması için ayağa kalkması ve halkına “Bu yol doğru değil. Benim yolum Filistinlilere, sadece sefalet getiren Hamas’ın yolundan çok daha fazlasını kazandıracaktır” demesi gerekecektir. Bence bu tür bir krizde herhangi bir Arap liderden bu tür bir cesaret beklemek çok fazla.
-İsrail hükümeti için şu anda ne gibi seçenekler var?
Bunu daha önce beş kez yaşadılar ve ortada net bir taktik kitabı var. Orduyu harekete geçiriyorlar, havadan saldırıyorlar, Gazze’ye zarar veriyorlar. Hamas liderliğinin başını ezmeye çalışıyorlar. Ve eğer bu Hamas’ın roket atmayı durdurması ve rehineleri serbest bırakmak için müzakerelere başlaması açısından işe yaramazsa, o zaman İsrail’in Gazze’ye tam ölçekli bir işgali ile karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum.
Bu da iki sorunu beraberinde getirir. Birincisi, İsrail, nüfusun yoğun olduğu bölgelerde savaşacak ve İsrail’in kullanacağı yüksek teknolojili Amerikan silahları sivil kayıplara yol açacak ve bu uluslararası tepkileri ve kınamayı ABD ve İsrail’e kaydıracak ve İsrail’e durması için baskı yapacak. İkinci sorun ise, eğer İsrail geniş çaplı bir savaşta başarılı olursa, Gazze’nin sahibi olur ve şu sorulara yanıt vermek zorunda kalır: Nasıl çıkacağız? Ne zaman çekileceğiz? Kimin lehine çekileceğiz? Unutmayın, İsrailliler 2005 yılında Gazze’den zaten çekildiler ve geri dönmek istemiyorlar.
-Netanyahu ile on yıllardır kişisel ve profesyonel düzeyde tanışıyor ve iş yapıyorsunuz. Nasıl bir yol seçmesini bekliyorsunuz?
Bilinmesi gereken ilk şey, savaş söz konusu olduğunda ihtiyatlı davranmakla gurur duyduğudur. Büyük çaplı savaşlar başlatmamaya çok dikkat ediyor. Dolayısıyla bence ilk tercihi hava kuvvetlerini kullanarak Hamas’ı ateşkesi kabul edecek kadar cezalandırmak ve ardından rehinelerin iadesi için pazarlık yapmak olacaktır. Başka bir deyişle, statükoya geri dönüş: Hamas’ı durdurmak için ABD, Mısır ve Katar’ı kullanmaya çalışarak elde etmeye çalışacağı şey bu olacak. Eğer bu işe yaramazsa, ki ben yarayacağından şüpheliyim, o zaman başka seçeneklere bakması gerekecek.
-Bunun işe yarayacağından neden şüphe ediyorsunuz?
Çünkü Hamas’ın niyetinin İsrail’in büyük bir misilleme yapmasını sağlamak ve çatışmayı tırmandırmak olduğundan korkuyorum: Batı Şeria’da bir ayaklanma, Hizbullah saldırıları, Kudüs’te bir isyan.
-Yani başka bir deyişle Hamas, İsrail’in statükoyu eski haline getirmeyi amaçlayan herhangi bir girişimine boyun eğmeyecek mi?
Doğru. Ve tırmandırma açısından en yakından izlenmesi gereken taraf Hizbullah. Filistinlilerin ölü sayısı artarsa Hizbullah da mücadeleye katılmak isteyecektir. İsrail’in ana şehirlerine yağdırabilecekleri 150,000 roketleri var ve bu sadece Gazze’de değil Lübnan’da da topyekûn bir savaşa yol açacaktır. Ve bu durumda herkes sürüklenecektir.
Diğer taraftan Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve İsrail ile İbrahim Anlaşmalarını imzalayan ülkeler – Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn – hepsinin olayların yatışmasında ve ateşkesin sağlanmasında çıkarı var çünkü bu durum ne kadar uzun sürerse İsrail ile ilişkilerini sürdürmeleri o kadar zorlaşacak.
–İsrail’deki mevcut siyasi istikrarsızlık oradaki karar alma mekanizmasını etkileyecek mi?
Bence tüm bunlar şimdilik ikinci planda kalıyor. Bu henüz bilinmeyen boyutlarda derin bir kriz. Ve başbakan sadece vatandaşları savunmakla değil, olanlardan dolayı suçlanmaktan kaçınmak gibi gerçek bir sorunla da karşı karşıya. Ve bunu nasıl yapabileceğini de öngöremiyorum. Bu yüzden çatışma yoluyla kendini kurtarmanın bir yolunu bulmak zorunda. Koalisyonundaki aşırılık yanlısı, aşırı sağcı üyelerin ne olacağını dikte etmesini göze alamaz, çünkü İsrail’i çok kötü bir yere götüreceklerdir. Bu yüzden ya onlar üzerinde kontrol sahibi olmalı ki bunu henüz yapamadı ya da onları uzaklaştırmalı. Muhalefet lideri [Yair] Lapid bugün Netanyahu’nun Likud partisi, Lapid’in partisi ve [muhalefet lideri] Benny Gantz’ın partisinin yer alacağı dar kapsamlı bir acil durum hükümetine katılmayı teklif etti. Netanyahu bunu aşırılık yanlılarını bir kenara itmenin, sorumluluk göstermenin ve ülkeyi bir araya getirmenin bir yolu olarak görebilir.
-Bunun 1973 Yom Kippur Savaşı’nı başlatan İsrail’e yönelik sürpriz Arap saldırısından 50 yıl sonra, neredeyse bugün gerçekleşiyor olması dikkat çekici.
Bu dikkat çekici ve tesadüf değil. Araplar için Yom Kippur savaşının bir zafer olarak görüldüğünü hatırlayalım. Mısır ve Suriye, İsrail ordusunu gafil avlamış, Süveyş Kanalı’nı geçmeyi ve Golan Tepeleri’ne ilerlemeyi başarmışlardı ki birçok İsrailli İsrail’in bittiğini düşünmüştü. Sonuçta İsrail bu savaştan galip çıkmış olsa da ilk günlerin zaferi Arap dünyasında hâlâ kutlanıyor. Dolayısıyla Hamas’ın 50 yıl sonra aynı şeyi yapabileceğini göstermesi, Arap dünyasındaki konumunu güçlendirecek ve 50 yıl boyunca İsrail’in yanında yer alan ülkelere ve liderlere karşı büyük bir meydan okuma olacak. Hamas’ın çok farklı bir düşman olduğunu da belirtmek gerekir. 1973 yılında [Mısır Devlet Başkanı] Enver Sedat, İsrail ile barış yapmak için İsrail ile savaşa girdi. Hamas ise İsrail’i yok etmek ya da onu zayıflatmak için elinden geleni yapmak için savaş başlattı. Hamas’ın İsrail ile barış yapmak gibi bir niyeti yok.
İsraillileri 1973’te yenilmez olduklarına, Ortadoğu’da süper güç olduklarına, çok güçlü oldukları için artık Mısır ve Suriye’nin endişelerini dikkate almalarına gerek olmadığına inandıran şey kibirdi. Aynı kibir son yıllarda, birçok kişi İsraillilere Filistinlilerle ilgili durumun sürdürülemez olduğunu söylediğinde bile kendini tekrar gösterdi. Sorunun kontrol altında olduğunu düşünüyorlardı. Ancak şimdi tıpkı 1973’te olduğu gibi tüm varsayımları yerle bir oldu. Ve bununla yüzleşmek zorunda kalacaklar.
Ortadoğu
İsrail-İran Savaşı Küresel Enerji Piyasalarını Sarsabilir

Enerji uzmanı ve petrol mühendisi Necdet Pamir, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara, güvenlik analisti Burak Yıldırım ve gazeteci-yazar Nalan Yazgan, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını, yakın ve orta vadeli sonuçlarını ve Ortadoğu jeopolitiğine ve enerji piyasalarına etkilerini Harici’ye değerlendirdi: İsrail-İran savaşı küresel enerji piyasalarını sarsabilir.
İsrail, bu sabaha karşı İran’ın nükleer ve balistik füze programını hedef alan kapsamlı bir hava harekâtı başlattı. “Yükselen Aslan” adı verilen operasyonda İsrail savaş uçakları, Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz nükleer tesisi ile Loristan, Kirmanşah ve Hamedan gibi stratejik kentlerdeki nükleer ve askeri tesisleri vurdu. Saldırılarda üst düzey İranlı komutanlar ve nükleer bilim insanları öldürüldü.
Bu saldırı, İran’ın 1980’lerde Irak’la yaptığı savaştan bu yana karşılaştığı en ciddi askeri müdahale olarak değerlendiriliyor. Gelişme, uzun süredir karşı karşıya gelen iki ülkeyi topyekûn bir savaşın eşiğine getirmiş durumda.
Operasyon sürerken İran’ın İsrail’e 100’den fazla insansız hava aracı gönderdiği ve İsrail hava savunma sistemlerinin devrede olduğu bildirildi. İsrail ordusu, halkı sığınaklarda kalmaları ve sivil savunma talimatlarına uymaları yönünde uyardı. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, “Bu operasyon uzun süredir planlanıyordu. Mutlak başarı garantisi veremem. İran’ın tepkisi alışık olduğumuzdan farklı olabilir” dedi.
İsrail; İran, Irak ve Ürdün, hava sahalarını geçici olarak uçuşlara kapattı. Ülkede olağanüstü hâl ilan edildi.
İran Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in saldırılarından ABD’yi de sorumlu tuttu. Bakanlık açıklamasında, “Siyonist rejimin İran’a yönelik saldırgan eylemleri, ABD’nin koordinasyonu ve izni olmadan gerçekleştirilemez” denildi ve “ABD, bu maceranın sonuçlarından da sorumlu olacaktır” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada ayrıca, BM Şartı’nın ilgili maddeleri gereği İran’ın meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğu vurgulandı.
İsrail’in İran’a saldırısı sonrası bölgede tırmanan tansiyon, enerji fiyatlarını yükseltti. Petrol fiyatları yüzde 7’den fazla yükseldi. Brent petrolün varil fiyatı, Türkiye saatiyle 04.10 itibarıyla yüzde 7,40 artışla 74,49 dolara çıktı.
Uzmanlara göre bu saldırılar yalnızca iki ülke arasındaki çatışma hattını değil, dünya enerji piyasalarını ve jeopolitik dengeyi de tehdit ediyor. Enerji uzmanı ve petrol mühendisi Necdet Pamir, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara, güvenlik analisti Burak Yıldırım ve gazeteci-yazar Nalan Yazgan, İran’ın olası tepkilerini, çatışmanın gidişatını, gerilimin bölgeye ve küresel piyasalara yansımalarını Harici’ye değerlendirdi.
İsrail İran’ın nükleer ve balistik programına saldırdı: İran’dan misilleme
Petrol Fiyatlarında Yükseliş: İlk Etki
İsrail’in saldırısıyla birlikte Brent petrolünün varil fiyatı 69 dolardan 74 doların üzerine çıktı. Enerji uzmanı Necdet Pamir’e göre bu yükselişin arkasında yalnızca jeopolitik değil; üretim kotaları, stok düzeyleri, spekülatif hareketler gibi çok sayıda faktör bulunuyor. Ancak diğer değişkenlerde kayda değer bir değişiklik olmazsa, kısa vadede yukarı yönlü fiyat hareketi kaçınılmaz görünüyor.
Hürmüz Boğazı: Küresel Enerjinin Dar Boğazı
İran daha önce saldırılar karşısında ABD’yi Hürmüz Boğazı’nı kapatmakla tehdit etmişti. Bu sefer Tahran bu tehdidi pratiğe dökebilir. Pamir, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidinin bu kez söylemden pratiğe dönüşme ihtimalini güçlü görüyor. Günde 21 milyon varil petrol ve 306 milyon metreküp LNG taşıyan bu geçiş yolu kapatılırsa, dünya enerji arzında ciddi bir boşluk oluşacak. Pamir, bu durumda petrol fiyatlarının 100 doların çok üzerine çıkmasının ve dünya petrol arzının felç olmasının mümkün olduğunu düşünüyor.
Asya ve Avrupa’ya Etkisi Ne Olacak?
Pamir’e göre, Hürmüz çıkışlı petrolün büyük kısmı Çin, Hindistan, Japonya ve Güney Kore gibi Asya pazarlarına gidiyor. Ancak Bab’ül Mendeb–Süveyş güzergâhı üzerinden Avrupa’ya yönelen 9 milyon varillik günlük petrol ticareti de risk altında. Bu yüzden kriz, sadece bölgesel değil, küresel sonuçlar doğurabilecek bir niteliğe sahip.
Krizin Çin’e Olası Etkileri
Enerji fiyatlarındaki artışın, özellikle Çin ve Türkiye gibi yüksek ithalat bağımlılığı olan ülkeleri olumsuz etkileyeceğini belirten Pamir, sadece Çin’in artan maliyetinin 111 milyar dolar seviyesinde olabileceğini öngörüyor. Türkiye gibi ülkeler için de enflasyonist baskılar kaçınılmaz.
Yıllardır ABD ve AB’nin ambargoları altında olan İran’ın petrolünün en büyük alıcısının Çin olduğunu hatırlatan Pamir, “Her ne kadar İran Petrol Bakanı Jawad Owji, İran’ın 17 ülkeye petrol ihraç ettiğini öne sürmekte ise de diğer ülkelerin ithalatları neredeyse semboliktir ve bunların çoğu da aldıkları petrolü, yeniden (re-export) Çin’e satmaktadırlar. Çin İran’dan (ve Rusya’dan) dünya petrol fiyatlarına göre çok daha indirimli fiyatla petrol almaktadır. Bu olanağın kısıtlanması durumunda, Çin ekonomisinin zararı büyüyecektir” değerlendirmesini yaptı.
Saldırının Stratejik Hedefi
İsrail’in saldırılarının stratejik hedefinin; nükleer tesisleri, petrol ve doğal gaz alt yapısını tahrip etmekten ziyade, rejim değişikliğinin yolunu açmak olduğunu düşünen Pamir, Tel Aviv’in saldırılarının şiddetini daha da artırması ve ABD’nin de buna katılarak İran’a doğrudan ve asimetrik güçle müdahale etmesi halinde, Tahran’ın “Hürmüz Boğazı’nı kapatma” tehdidini, söylemden eyleme geçirmesinin olası olduğunu tekrar vurguladı. “Hürmüz Boğazı, dünyanın en stratejik dar boğazlarından biridir” ifadelerini kullanan Pamir, “İsrail – İran çatışması, sadece bölgesel değil, küresel etkileri olacak bir sürece evrilmektedir” değerlendirmesini yaptı.
İran’dan Gelecek Misilleme Ne Ölçüde Olabilir?
İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, saldırının ardından yaptığı açıklamada, “Siyonist rejim bu sabah topraklarımızda bir suç işleyerek yerleşim alanlarını hedef aldı. Bu rejim ağır bir cezayla karşı karşıya kalacak,” dedi. “Şehit edilen komutan ve bilim insanlarının yerini, onların yoldaşları ve halefleri alacak. Bu rejim, kendi sonunu hızlandırdı” ifadelerini kullandı.
İranlı yetkililer arka arkaya “çok sert” bir misillemede bulunacaklarını açıklarken, bu misillemenin boyutu ve yöntemi çokça tartışılıyor.
Dr. Gökhan Çınkara’ya göre, İran’ın elinde güçlü bir cevap verme kapasitesi kalmamış olabilir, çünkü İsrail İran’ın yanıt üretmesi gereken yerlerini de öncül bir saldırıyla etkisiz hale getirdi. Önemli askeri figürleri kaybeden Tahran, hem iç kamuoyunu tatmin etmek hem de uluslararası arenadaki caydırıcılığını sürdürmek için bir misilleme yapmak zorunda. Ancak Çınkara’ya göre ABD’nin müdahil olması hâlinde bu misillemenin sınırları daralıyor.
Güvenlik analisti Burak Yıldırım ise, İran’ın mühimmat ve füze stoğuyla sınırlı bir yanıt verebileceğini, jet filosunun ise işlevsiz kaldığını belirtiyor. Vekiller aracılığıyla yapılacak hamlelerin etkisinin düşük olacağını ifade eden Yıldırım, Tahran’ın bölgedeki ABD üslerini hedef almasının ise, Washington’un çatışmaya doğrudan katılmasını tetikleyebileceğini belirtti.
İsrailli yetkili ifşa etti: ABD, müzakereleri İran’ı aldatmak için kullandı
Nükleer Müzakereler: Rölantide Bir Süreç
İran, İsrail’in saldırılarının ardından 15 Haziran’da yapılacak ABD ile nükleer müzakereleri durdurduğunu açıkladı.
ABD’nin İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurması ısrarı nedeniyle bir süre gerçekleştirilemeyen görüşmelerin 15 Haziran’da Umman’da yeniden başlayacağı bildirilmişti.
Çınkara’ya göre, nükleer müzakereler İran’ı oyalamak için bir araç olarak kullanılmış olabilir. İran bu olaylar silsilesi içerisinde süreci resmen sonlandırdı. Toplamda bu durumun, İsrail’e zaman kazandırdığı düşünülüyor.
Yıldırım’a göre ise, İran’ın yeniden müzakere masasına dönmesi, rejim açısından zayıflık göstergesi olarak algılanacaktır: “İran’ın bu konjonktürde nükleer anlaşmaya imza atması İsrail’e tamamen boyun eğmesi ve rejime yönelik iç tehditlerle karşı karşıya kalması anlamına gelecek. Müzakere masasını terk etmek ise fiili çatışma halinin ağırlaşmasını beraberinde getirecek.”
İran Rejiminin Geleceği Tehlikede mi?
İran rejiminin içeride büyük bir baskı altında olduğunu belirten gazeteci-yazar Nalan Yazgan, saldırılar sonrası içerideki muhalefetin dışarıdan da desteklenerek rejim karşıtı hareketlerin büyüyebileceği görüşünde. Yazgan da Necdet Pamir gibi, İsrail’in asıl hedefinin sadece nükleer tesisler değil, rejimin kendisi olduğunu düşünüyor.
Ancak bu değişikliğin kolay olmayacağını ifade eden Gökhan Çınkara, içeride ve dışarda farklı kanatlardan muhalifler olduğunu ve hangi aktörlerin ortaya çıkabileceğinin belirsiz ve tartışmalı olduğunu söyledi.
Netanyahu’nun İç Siyaset Hamlesi
Saldırıların hemen öncesinde İsrail’de Netanyahu hükümeti içeride krizler boğuşuyordu. Bir yandan hükümet içinde zorunlu askerlik krizi devam ederken muhalefet de Netanyahu iktidarını devirme girişiminde bulundu. Ancak muhalefetin önceki gün sunduğu meclisin feshine ilişkin tasarı ön oylamada 61’e karşı 53 oyla reddedildi.
Uzmanlar, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun bu saldırıyı iç siyasetteki krizleri bastırmak ve kendi sağ seçmenini konsolide etmek amacıyla kullandığı görüşünde.
Nalan Yazgan’a göre, Netanyahu, geleneksel bir taktikle içerideki koltuğunu korumak için İran’ı hedef aldı. Bu noktada İsrail’in daha fazla saldırı düzenleme yoluna gideceğini ifade eden Yazgan, ancak bunun uzun vadeli bir plan olduğunu ve sadece günlük politikayla ilgili olmadığını da vurguladı. “İsrail’in asıl hedefi nükleer tesisler değil, İran rejimini devirmek” diyen Yazgan, bunun için içeriden ve dışardan tüm imkanlarını seferber ettiklerini belirtti: “İsrail’in İran’da bir drone üssü kurduğu ve saldırının oradan yapıldığı ve bu yüzden savunmanın devreye sokulamadığı konuşuluyor. Bu da uzun vadeli yıllar süren bir proje olduğunu gösteriyor.”
Çınkara’ya göre ise, Netanyahu bu saldırı ile kendi sağ kamuoyunu konsolide etti. Netanyahu hükümetinin Haredilerle yaşadığı askerlik krizini de aştığını belirten Çınkara, şu an için içeride Netanyahu aleyhine ciddi bir süreç işlemediği görüşünde.
Öte yandan İsrail’in kaos istediğini ve gerilimi tırmandırmak istediğini vurgulayan Nalan Yazgan, “Bölgedeki kaos İsrail’in tek ve en güçlü devlet olarak devam edebilmesi için bir ihtiyaç” ifadesini kullandı. İsrail’in diğer yandan da Batı Şeria’yı ilhak planına yaklaştığını belirten Yazgan, “Gazze’de zaten Filistinsizleştirme planında sona yaklaştı. Asıl hedefleri şu an Batı Şeria, orayı İsrail toprağı yapma yolunda ilerliyorlar” dedi.
Netanyahu’nun ‘kırılgan’ zaferi: Zorunlu askerlik krizi ertelendi
Sonuç: Küresel Etkileri Olan Bir Kriz Kapıda
İsrail’in saldırıları sonucu İran’la yükselen gerilim enerji fiyatları ve güvenliği başta olmak üzere çok sayıda alanda bölgesel ve küresel kriz dinamiklerini tetikliyor. Uzmanlara göre, İran’ın nasıl yanıt vereceği ve ABD’nin tepkisi bu noktada önemli. Bu değişkenlerin, yalnızca enerji fiyatlarını değil, bölgesel güvenlik mimarisini, diplomatik ilişkileri ve iç politik dengeleri de sarsabileceği düşünülüyor.
Ortadoğu
Pezeşkiyan: İsrail ahmaklığından pişman olacak

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail’in Tahran ve diğer şehirlere düzenlediği saldırının ardından, “meşru ve güçlü karşılığın düşmanı yaptığına pişman edeceğini” söyledi.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail’in bu sabah şafak vaktinde başkent Tahran ve çok sayıda ile düzenlediği saldırıların ardından yaptığı açıklamada, “İran İslam Cumhuriyeti’nin meşru ve güçlü karşılığı, düşmanı yaptığına pişman edecektir,” dedi.
Saldırılarda konutlar da hede alınmış, aralarında askeri komutanlar, bilim insanları ve sivillerin de bulunduğu çok sayıda kişi hayatını kaybetmişti.
‘Bu barbarca bir saldırı’
Saldırıyı “barbarca” olarak nitelendiren Pezeşkiyan, halka seslendiği mesajında, “Tüm uluslararası taahhütlere aykırı olan bu saldırı, bu yasa dışı oluşumun cani doğasını ortaya koymaktadır,” ifadelerini kullandı.
Pezeşkiyan, bu saldırının, İran İslam Cumhuriyeti’nin yıllardır uyarısını yaptığı “bu varlığın fıtratının suç ve saldırganlık üzerine kurulu olduğu” gerçeğini tüm dünyaya kanıtladığını ekledi.
İran halkının ve yetkililerinin bu suç karşısında sessiz kalmayacağını vurgulayan Pezeşkiyan, “İran’ın yanıtı meşru, güçlü ve düşmanı ahmaklığından pişman edecek nitelikte olacaktır,” diye konuştu.
Tahran’ın her zaman bölgede ve dünyada barış ve istikrar arayışında olduğunu ve diyalog kurmaya hazır olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, Tahran’ın “toprak bütünlüğünü ve egemenliğini meşru müdafaa çerçevesinde savunarak her türlü saldırganlığa kararlılıkla yanıt vereceğini” kaydetti.
Bunun yanı sıra Pezeşkiyan, İran halkına “birlik ve beraberliği koruma, düşmanın psikolojik savaş kapsamında yaydığı söylentilere ve yalan haberlere itibar etmeme” çağrısında bulundu.
Hamaney: İsrail’i şiddetli bir ceza bekliyor
İran Devrim Lideri Ali Hamaney de yaptığı açıklamada, “İran topraklarına saldırma suçunu işleyen İsrail’i şiddetli bir ceza bekliyor,” dedi.
Hamaney, halka gönderdiği mesajda, “İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin güçlü eli düşmanı rahat bırakmayacaktır. Siyonist varlık, bu cani eylemiyle kendisine acı ve sancılı bir kader hazırlamıştır ve buna kesinlikle ulaşacaktır,” ifadelerini kullandı.
İran Devrim Muhafızları Ordusu da diğer silahlı kuvvetlerle birlikte, İsrail’in İran’a yönelik saldırganlığına kararlılıkla yanıt vermek için “teyakkuzda” olduklarını duyurdu.
Ortadoğu
İsrail’den İran’a ikinci saldırı

İsrail, İran’a yönelik yeni saldırılar düzenleyerek İsfahan’daki Natanz nükleer tesisini, Tebriz’deki havalimanını ve Kirmanşah’taki bazı bölgeleri hedef aldı. İran devlet televizyonu, saldırılar sonucu Tebriz Havalimanı’nda yangın çıktığını ve patlama sesleri duyulduğunu bildirdi. Tesnim haber ajansı ise daha önce aynı bölgede düzenlenen saldırılarda en az 3 kişinin öldüğünü aktardı.
İsrail, geçtiğimiz saatlerde İran’daki farklı vilayetleri hedef alan yeni saldırılar düzenledi. İran devlet televizyonu, İsrail’in İsfahan vilayetindeki Natanz nükleer tesisine yeniden saldırdığını duyurdu.
Saldırılar sonucunda ülkenin kuzeybatısındaki Tebriz Havalimanı’nda yangın çıktığı ve patlama sesleri duyulduğu bildirildi.
Tebriz havalimanında yangın
İran devlet televizyonu, İsrail saldırıları neticesinde ülkenin kuzeybatısındaki Tebriz kentinde bulunan havalimanında patlama seslerinin duyulduğunu ve bir yangın çıktığını açıkladı.
Doğu Azerbaycan vilayetinde bulunan havalimanından alevlerin ve dumanların yükseldiğini gösteren bir video, “Tebriz Havalimanı şimdi” notuyla paylaşıldı.
Kirmanşah’ta yeni hedefler
Lübnan merkezli el-Meyadin televizyonu da, İsrail’in Kirmanşah’ta bulunan Kasr-ı Şirin ve Kangavar şehirlerini de hedef aldığını bildirdi.
Öte yandan Tesnim haber ajansı, daha önce aynı vilayette (Doğu Azerbaycan) 10 noktayı hedef alan bir dizi saldırı düzenlendiğini ve bu saldırılarda en az 3 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı.
-
Görüş2 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya3 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını5 gün önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savaş sonrası Suriye’yi dönüştüren ‘Sünni popülizm’