Bizi Takip Edin

Diplomasi

AB’nin Çinli EV soruşturması: “Tüm tedarik zinciri sübvanse ediliyor”

Yayınlanma

Belçika’nın başkenti Brüksel’de AB yetkilileri, Çinli elektrikli araçlara (EV) yönelik yeni vergileri açıklarken, bir süredir devam eden “devlet teşviki” soruşturmasına ait bulgularını da paylaştılar.

Onlarca AB yetkilisi bu kapsamda Çin’de 250 iş günü geçirdi, 100’den fazla şirket ziyareti gerçekleştirdi ve binlerce sayfalık kanıtı bir araya getirdi. 

Toplantıda bulunan SCMP muhabirinin aktardığına göre, pek çok kişinin bir ticaret savaşı başlatabileceğini tahmin ettiği soruşturmanın sonuçlarını bildiren üst düzey bir yetkili, “Tüm tedarik zinciri sübvanse ediliyor,” dedi.

Bunun, Çin hükümetinin tüm operatörlere sübvansiyon sağladığı anlamına geldiğine işaret eden yetkili, bu zincirin bataryalarda kullanılan lityumun rafine edilmesinden başlayarak, hücre ve batarya üretimine, BEV’lerin [bataryalı elektrikli araçlar] üretimine ve hatta BEV’lerin AB pazarlarına taşınmasına kadar uzandığını söyledi.

Avrupa’ya hibrit araç gönderme sözü veren otomotiv üreticisi

SCMP muhabirine göre sunum karşısında “Çinli iş dünyası temsilcileri şok oldu.” Rakamları hızlıca gözden geçirdikten sonra konuşan bir elektrikli araç şirketinin yöneticisi, bu kadar yüksek vergilere tabi olmayacakları için bunun yerine Avrupa’ya hibrit araç göndermeye başlayacağına dair söz verdi.

Bildirimin alınmasından dakikalar sonra Çin Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “AB gerçekleri ve DTÖ kurallarını göz ardı etmiş, Çin’in tekrarlanan güçlü muhalefetini görmezden gelmiş ve birçok AB üyesi hükümet ve endüstrinin itirazlarını ve caydırmalarını göz ardı ederek tek taraflı hareket etmiştir,” denildi.

Üç Çinli şirkete ayrı ek vergiler

Eylül ayında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Çinli elektrikli otomobillere yönelik soruşturma başlatılacağını açıklamasının ardından çalışma hemen başladı ve Avrupa’ya elektrikli araç ihraç eden 21 Çinli gruptan incelenecek örneklem sayısı üçe indirildi.

Bunlar, kısa süre içinde dünyanın en büyük elektrikli araç satıcısı haline gelecek olan BYD, 2000’li yılları Volvo gibi öneml, Avrupa markalarını satın alarak geçiren Geely ve ikonik MG’nin sahibi ve Volkswagen’in ortak girişim ortağı olan SAIC Motor’du.

Çin’in Avrupa’ya elektrikli araç ihracatının çoğuna uygulanacak nihai vergi, bu üç şirketin kayıtlarında bulunan sübvansiyonlara göre hesaplanan ağırlıklı bir ortalama olacak. Bunun aşağı yukarı ortalama yüzde 21’lik ek vergi anlamına geleceği düşünülüyor.

Uzmanlar, dev SAIC’in listede yer aldığını fark ettiklerinde, telafi edici vergilerin birliğin ortalama yüzde 19’luk oranını çok aşabileceğini öngörmüşlerdi.

AB soruşturmasının ayrıntıları: Binlerce anket gönderildi

Soruşturma kapsamında şirketlere her biri 60 küsur sayfa ve 18.000 kelimeden fazla olan anket formları gönderildi. Mali bilgilere erişim ve her birinin Çin devletinden aldığı yardımlara ilişkin adli düzeyde ayrıntılar talep edildi.

SCMP’nin aktardığına göre ilgili evrakta, “Mümkün olduğunca doğru ve eksiksiz cevap vermeniz ve destekleyici belgeler eklemeniz kendi menfaatinizedir. Cevabınızı ek verilerle destekleyebilirsiniz,” şeklinde bir ibare bulunuyordu ama aslında bu sözler, “Buna uyun, yoksa Avrupa pazarından çıkarılacaksınız,” üstü kapalı tehdidini içeriyordu.

Rhodium Group’un araştırmasına göre, sadece SAIC buna uymamayı tercih etti ve çarşamba günü kendisini tüm AB elektrikli araç sevkiyatları için en yüksek ithalat vergisi ve AB’nin şimdiye kadar uyguladığı üçüncü en yüksek vergi ile karşı karşıya buldu.

Bu vergi, önceden var olan yüzde 10’luk orana ek olarak uygulanacak ve bu da otomobillerin neredeyse yüzde 50 daha pahalı olacağı anlamına geliyor.

BYD ve Geely’nin de aralarında bulunduğu diğer şirketler ise AB’ye ait standart modellerden daha düşük oranda vergilendirilecek ve ağırlıklı ortalama yüzde 21 olacak.

Yeni vergilerden BYD avantajlı çıkabilir

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde Çin’in elektrikli araç ticareti konusunda uzman olan Ilaria Mazzocco, “SAIC Avrupa pazarına oldukça bağımlı ve henüz üretimi yerelleştirme planları yok, bu yüzden bundan çok etkilenecek,” dedi.

BYD ise, bir AB fabrikası, düşük gümrük tarifesi ve coğrafi olarak çeşitlendirilmiş bir pazar ile iyi bir konumda olacak gibi görünüyor.

AB, Çin hükümetine de bir dizi soru formu gönderdi ve bunları seçilmiş lityum sağlayıcılarına ve yerel bankalara iletmesini istedi. Pekin, bu isteği reddetti.

Üst düzey AB yetkilisi, “Çin hükümeti farklı adımlar için gerekçe arayarak çok aktif oldu. Çok fazla etkileşim oldu, fakat talep edilen bilgileri bize sağlamaları gerektiğinde kendi taraflarında daha az olumlu faaliyet oldu,” dedi.

AB’ye göre bunun yerine Pekin, Brüksel’in soruşturması sonuca doğru ilerledikçe çoğalan bir dizi tehditle soruşturmayı engellemeye çalıştı.

AB, DTÖ’den korkmuyor

Brüksel, gümrük vergileri için “su götürmez” bir gerekçesi olduğundan emin ve bazı Çinli şirketlerin Avrupalı rakiplerinden daha düşük vergi ödeyeceği gerçeğine işaret edeceği bir DTÖ itirazından endişe etmiyor.

AB’nin bulgularına bakılırsa müfettişler baktıkları her yerde sübvansiyonlara rastladılar. Lityum işleyicileri ve batarya üreticilerine devlet tarafından elektrikli araç şirketlerine piyasa fiyatlarının altında satış yapmaları söylenirken, otomobil şirketleri batarya tüketim vergilerinden muaf tutuluyor.

Şirketler, devlet tarafından işletilen finans kuruluşlarının satın almaları emredilen yeşil tahviller ihraç ediyorlar ve Çin Halk Bankası tarafından zorunlu kılınan imtiyazlı arazi, gelir vergisi indirimleri ve ucuz refinansman seçenekleri veriliyor.

Çinli şirketlerin AB’deki pazar payı yüzde 25’e çıktı

AB, bunun sonucunda kendi şirketlerinin zarar gördüğüne inanıyor. Yetkililer, Ocak 2020 ile Eylül 2023 arasında Çinli şirketlerin AB pazar paylarını yüzde 4’ten yüzde 25’e çıkardığını, yerel rakiplerinin payının ise yüzde 69’dan neredeyse yüzde 60’a düştüğünü söyledi.

Müfettişler Çin sübvansiyonlarının, Avrupalı şirketlerin elektrikli araç satabilecekleri fiyatı baskılayarak Avrupa’nın yeşil dönüşümünü “tehlikeye attığını”, yani bazı durumlarda satılan her araçtan zarar ettiklerini de eklediler.

BYD’nin büyüme planları etkilenmeyecek

Forbes’ta yer alan habere göre analistler, milyarder Wang Chuanfu tarafından yönetilen Çinli elektrikli araç üreticisi BYD’nin, AB’nin Çin’den gelen elektrikli araçlara uyguladığı ek gümrük vergileriyle başa çıkabileceğini ve bu durumdan daha ciddi şekilde etkilenen rakiplerinden pazar payı kapabileceğini söylüyor.

Çinli otomobil üreticisinin hisseleri perşembe günü Hong Kong’da yüzde 8,8 ve Shenzhen’de yüzde 6’ya kadar yükseldi çünkü vergi artırımı daha önce beklenen yüzde 30’dan önemli ölçüde daha azdı.

AB, BYD’nin önümüzdeki aydan itibaren mevcut yüzde 10’luk vergiye ek olarak yüzde 17,4’lük bir vergi daha ödemek zorunda kalacağını açıkladı.

Everbright Securities International’da Hong Kong merkezli bir menkul kıymet stratejisti olan Kenny Ng, “Piyasa BYD üzerindeki etkinin daha önce korkulduğu kadar şiddetli olmayacağına inanıyor. Diğer Çinli otomobil üreticileriyle karşılaştırıldığında, BYD şu anda bölgede bir avantaja sahip olabilir,” dedi.

SAIC’ten “kararı gözden geçirme” çağrısı

Ng, tarife artışlarının MG markasının Avrupa’daki cazibesini azaltabileceği için BYD’nin SAIC’ten pazar payı alabileceğini söylüyor.

Pazar araştırma firması Canalys’e göre, rekabetçi fiyatlandırması sayesinde MG, geçen yıl teslimatlara göre en büyük beşinci EV markası olduğu Batı Avrupa’yı en büyük pazarı olarak sayıyordu.

Örneğin MG4, ana rakibi Volkswagen’in ID.3’ünün yaklaşık 33.000 avroluk başlangıç fiyatına karşılık 28.990 avro başlangıç fiyatıyla satılıyor.

SAIC, kamuoyuna yaptığı açıklamada AB’yi, Çin ile bölge arasındaki ekonomik işbirliği üzerinde büyük bir olumsuz etkisi olacağını söylediği kararını yeniden gözden geçirmeye çağırdı.

Alman otomotiv sektöründen sert tepki

Öte yandan Brüksel’in yeni gümrük vergileri bir tarafta Almanya’nın, diğer tarafta ise Fransa’nın yer aldığı ülkelerin taraflaşmasına neden oldu.

Berlin perde gerisinde vergi artırımlarını durdurmak için çalışırken Paris Leyen’i destekledi. Üst düzey bir yetkili, toplantılarda Almanların Pekin ile ne kadar uyumlu olduklarının bir işareti olarak “sözde aşırı kapasite” terimini bile kullandıklarını söyledi.

Alman Sanayi Federasyonu yönetim kurulu üyesi Wolfgang Niedermark, “Şu anda odaklanılması gereken nokta, uluslararası tedarik zincirleri ve Avrupalı şirketler üzerindeki olumsuz etkileri mümkün olduğunca düşük tutmak olmalı. Avrupalı şirketlerin Çin ile ticaret çatışmasının tırmanmasında hiçbir çıkarı yoktur,” dedi.

Volkswagen, BMW ve Daimler gibi otomobil üreticilerini temsil eden VDA kararı şiddetle eleştirirken, başkan Hildegard Müller bunun “küresel işbirliğinden bir adım daha uzaklaşmak” olduğu uyarısında bulundu.

Çin’de EV üreten Avrupalı otomobil üreticileri de bu durumdan etkilenecek. Bunlar arasındaki en büyük grubu %21 ithalat vergisi ile karşı karşıya kalacak olan Dacia ve BMW oluşturuyor. 

Bu oran, Komisyon tarafından yürütülen soruşturmaya katıldığı ve daha az devlet desteğinden yararlandığına dair kanıtlar sunduğu için yüzde 17,4’lük daha düşük bir tarife görecek olan Çinli otomobil üreticisi BYD’den bile daha yüksek. 

Üyeleri daha çeşitli çıkarlara sahip olan Avrupalı otomobil üreticileri birliği ACEA ise kararı sadece “not ettiklerini” söyledi. 

Alman hükümeti “müzakereler” için bastırdı

Almanya Ulaştırma Bakanı Volker Wissing (FDP) X’te yaptığı açıklamada, “Avrupa Komisyonu’nun cezalandırıcı tarifelerinin Alman şirketlerini ve onların en iyi ürünlerini etkilediğini” söyledi.

Wissing, “Araçlar, ticaret savaşları ve pazarın bölünmesi yoluyla değil, daha fazla rekabet, açık pazarlar ve AB’de önemli ölçüde daha iyi iş koşulları yoluyla daha ucuz hale gelmelidir,” diye yazdı. 

Benzer açıklamalar Ekonomi Bakanı Robert Habeck (Yeşiller) tarafından da yapıldı ve Habeck, Alman medyasına verdiği demeçte “gümrük tarifelerinin her zaman siyasi bir tedbir olarak son çare olduğunu ve genellikle en kötü seçenek olduğunu” ifade etti.

AB-Çin müzakereleri için çağrıda bulunan Habeck, “Şimdi görüşmelerin yapılması çok önemlidir,” dedi. 

Alman şirketleri misillemeden korkuyor

Alman şirketleri de Çin’in olası misillemesinden endişe duyarken, Alman Sanayi ve Ticaret Odaları’ndan (DIHK) Volker Treier, “Komisyon tarafından Çin’den gelen e-arabalara yönelik açıklanan gümrük vergilerinin, ihracat ağırlıklı Alman ekonomisi için sonuçsuz kalmayacağı” uyarısında bulundu. 

Korku, Çin Ticaret Bakanlığı’nın üreticilerinin çıkarlarını korumak için “gerekli tüm önlemleri almaya” hazır olduğunu belirten tepkisiyle daha da arttı. 

VDA’dan Müller, AB ve Çin’e sorunu müzakereler yoluyla çözme çağrısında bulunarak, “Ticaret çatışmalarının tırmanmasını önlemek için Avrupa’ya yapıcı önerilerle yaklaşmak ve rekabeti bozucu davranışları tutarlı ve hızlı bir şekilde durdurmak da Çin’e bağlıdır,” dedi.

Müller, iklim değişikliği de dâhil olmak üzere küresel sorunları çözmek için Çin’e ihtiyaçlarının olduğunu söyledi ve ticaret savaşının bu dönüşümü tehlikeye atacağını savundu.

Çekya ve Malta’dan itiraz

Alman üreticiler gibi Çek Otomotiv Endüstrisi Birliği de bu tür önlemlerin olumsuz etkileri olabileceğine inandığını açıkladı.

Birliğin icra direktörü Zdeněk Petzl, “Aksine, son yıllarda uluslararası ticaretin ve refahın artmasına yol açan, özellikle de güçlü ihracata dayanan otomotiv sektöründe, ticari engellerin kaldırılmasıydı,” dedi.

Petzl, Çin’in Avrupa ve ABD’ye misilleme yaparak zaten gergin olan ticari ilişkileri daha da kötüleştirebileceği uyarısında bulunarak, Avrupalı otomobil şirketlerinin elektrikli araçlar ve bataryalar için temel malzemelerin yüzde 90’ından fazlasını Çin’den ithal ettiğinin altını çizdi.

Avrupa sanayisini güçlendirecek, rekabet gücünü artıracak ve yeni pazarlar açacak sistemik bir yaklaşımı savunan Petzl, “Yeni tarife tedbirlerinin uygulamaya konması Çinli üreticiler tarafından kesinlikle hissedilecek ve büyümelerini yavaşlatabilir, fakat bunun Çin’in sübvansiyon politikasını etkilemesini beklemiyoruz,” dedi.

Malta Enerji Bakanı Miriam Dalli geçen ay The Post’a verdiği demeçte, “Karbonsuzlaştırma hedeflerimize ulaşmamıza yardımcı olmayacak hiçbir tarife istemiyoruz. Daha pahalı ürünlere sahip olmak, iddialı hedeflere ulaşmamıza yardımcı olmayacaktır,” ifadelerini kullanmıştı.

Diplomasi

Trump’tan Merz’e: Kuzey Akım 2’yi ben durdurdum

Yayınlanma

Beyaz Saray’da Alman Şansölyesi Friedrich Merz’i ağırlayan ABD Başkanı Donald Trump, Kuzey Akım 2 boru hattını kendisinin engellediğini öne sürdü.

Projeyi durdurması nedeniyle artık “ölü” olduğunu savunan Trump, Almanya ile Rusya’yı enerji transferi ile birbirine bağlayan bu projeyi engellemesine rağmen kendisini hâlâ “Putin’in dostu” dediklerini söyledi.

Trump devam ederek, önceki yönetimin boru hattını inşa eden şirkete yaptırımları kaldırma kararını kastederek, boru hattını Joe Biden’ın “inşa edilmesine izin verdiğini” ileri sürdü.

Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile iki saat süren bir görüşme yaptığını ve bu görüşmede muhatabına “parkta kavga eden iki çocuk” benzetmesi yaptığını söyledi.

Başkan, “Bazen onların bir süre kavga etmelerine izin vermek daha iyidir,” dedi.

Trump, iki ülke arasında “çok fazla husumet” ve Putin ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında büyük bir nefret olduğu için savaşı durdurmanın zor olduğunu söyledi.

Trump’a Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulayıp uygulamayacağı sorulduğunda, “Anlaşma yapmayacağımız anı, bu durumun durmayacağı anı gördüğümde,” yanıtını verdi.

Başkan, bu konuda bir son tarih olup olmadığı sorusunu ise, “Kafamda var. Durmayacağı anı gördüğümde çok sert davranacağız. Bu her iki ülke için de geçerli olabilir. Tango iki kişiyle yapılır,” diye cevapladı.

O dönemde başkan olsaydı savaşın asla çıkmayacağını söyleyen Trump, Merz’e “Hiç şans yok, sıfır,” dedi.

Trump, “savaşta ölenlerin sayısı”nın haberlerde bildirilenden “çok daha fazla” olduğunu söylerken Merz, “Hepimiz bu korkunç savaşı sona erdirmek için önlemler arıyoruz,” dedi.

“Amerika, bu savaşı sona erdirmek için bir kez daha çok güçlü bir konumda,” diye ekleyen Merz, Ukrayna’yı birlikte desteklemeleri ve Rusya’ya baskı yapmaları gerektiğini söyledi.

Trump, eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel’i ülkesini mültecilere açtığı için eleştirerek, halefine “Bunun olmaması gerektiğini söyledim,” dedi.

Trump, önceki gün açıkladığı 19 ülkeye yönelik kapsamlı seyahat kısıtlamaları hakkında da soru aldı. Trump, Merz’e, Almanya’da mültecilerin karıştığı bir dizi saldırıya atıfta bulunarak, “Kötü insanları ülkemizden uzak tutmak istiyoruz… Tabii ki, sizin de ülkenize kabul edilen bazı kişilerle ilgili küçük bir sorununuz var,” dedi ve Merz, “Evet, var” diye yanıtladı.

Trump devamında, “Bu sizin suçunuz değil… Böyle olmamalıydı. Ona [Merkel’e] böyle olmaması gerektiğini söyledim, ama oldu. Ama bu konuda sizin de kendi zorluklarınız var, bizim de var,” dedi.

Trump, Washington’un yıllardır talep ettiği savunma harcamalarını GSYİH’nin %5’ine çıkarmayı kabul eden Almanya’yı övdü. Bir Alman gazetecinin Berlin’in “savunma konusunda yeterince çaba gösterip göstermediğini” sorması üzerine Trump, “Şu anda savunmaya daha fazla para harcadığınızı biliyorum. Oldukça fazla para. Bu olumlu bir gelişme,” dedi. 

Öte yandan salonda gergin kahkahalar atılmasına neden olacak şekilde Trump, “MacArthur’un bunu olumlu bulup bulmayacağından emin değilim,” diye espri yaptı. Bu sözleriyle, İkinci Dünya Savaşı sonrası silahsızlanma konusuna odaklanan müttefik güçlerin başkomutanı General MacArthur’a atıfta bulundu.

Merz’in Normandiya Çıkarmasının yıl dönümüne (6 Haziran, “D-Day”) atıf yapmasına ve ABD’nin buradaki rolüne atıf yapmasının ardından Trump, bu günün şansölye için “hoş bir gün olmadığını” ileri sürdü.

Merz ise cevaben, “Uzun vadede, Sayın Başkan, bu, ülkemin Nazi diktatörlüğünden kurtuluşuydu,” diye düzeltti.

Merz, Trump’a 1885 yılında Almanya’dan göç eden dedesi Friedrich Trump’ın altın çerçeveli doğum belgesini ve ABD’deki Alman göçmenlerin Almanya’daki ailelerine yazdıkları mektupların derlendiği “Özgürlük Ülkesi’nden Haberler – Alman Göçmenler Evlerine Yazıyor” adlı kitabı hediye etti.

Merz, “Bu, ona ailesini hatırlatması için küçük bir hediye,” dedi. Ayrıca Trump’ı, büyükbabasının doğduğu köyü ziyaret etmek üzere Almanya’ya davet etti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

NATO, Soğuk Savaş’tan bu yana en büyük silahlanma programını onayladı

Yayınlanma

NATO, Soğuk Savaş döneminden bu yana en kapsamlı silahlanma programını kabul etti. Brüksel’de savunma bakanları tarafından alınan kararla, ittifakın caydırıcılık ve savunma kabiliyetlerinin önümüzdeki yıllarda büyük ölçüde artırılması hedefleniyor. Program, özellikle uzun menzilli silah sistemleri, hava savunma ve mobil kara kuvvetleri gibi kapasitelere öncelik veriyor.

NATO, Rusya’ya karşı Soğuk Savaş’tan bu yana en büyük silahlanma programını yürürlüğe koydu. dpa ve AFP haber ajanslarının Brüksel’deki müzakere çevrelerinden edindiği bilgilere göre, program önümüzdeki yıllarda ittifakın caydırıcılık ve savunma kabiliyetlerinin olağanüstü düzeyde artırılmasını öngörüyor.

Uzun menzilli silah sistemleri, hava savunma ve mobil kara kuvvetleri gibi kapasiteler bu programda en üst düzey önceliğe sahip bulunuyor.

Silahlanma programına ilişkin karar, ittifak üyesi ülkelerin savunma bakanlarının Brüksel’de gerçekleştirdiği bir toplantıda alındı. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, sabah saatlerinde paketi “tarihi” olarak nitelendirmişti.

Yeni askeri hedefler ve gizlilik politikası

Ayrıntılı olarak bakıldığında, silahlanma programı askeri kabiliyetler için yeni hedef belirtimlerinden oluşuyor.

Bu hedeflerle, her bir müttefikin gelecekte ortak caydırıcılık ve savunmaya ne katkıda bulunması gerektiği kesin bir şekilde tanımlanıyor.

Gerekli kabiliyetler, yeni savunma planları temel alınarak belirlendi. NATO‘yu “Rusya için mümkün olduğunca öngörülemez bir rakip” haline getirmek amacıyla, somut yeni planlama hedefleri “çok gizli” olarak sınıflandırıldı.

Ancak dpa‘nın edindiği bilgilere göre, askeri kabiliyetler için şimdiye kadar geçerli olan hedefler yaklaşık yüzde 30 oranında artırıldı.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius’un açıklamalarına göre, Alman ordusunun (Bundeswehr) yeni NATO hedeflerini karşılayabilmesi için 60 bin ek aktif askere ihtiyacı olacak.

Mevcut açıklar ve artan harcama taahhütleri

Yeni hedeflerin özellikle büyük bir zorluk teşkil etmesinin nedeni, mevcut hedeflere henüz ulaşılamamış olması. Üst düzey askeri yetkililer son olarak yüzde 30’luk bir açıktan bahsetmişti.

Mevcut eksiklikler ve yeni planlama hedefleri, savunma harcamaları için planlanan yeni hedefi de beraberinde getiriyor.

Buna göre, tüm NATO üyelerinin ay sonunda yapılacak zirve toplantısında, gelecekte ulusal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) en az yüzde 3,5’i kadar bir meblağı savunmaya yatırmayı taahhüt etmeleri bekleniyor.

Buna ek olarak, altyapı gibi savunmayla ilgili harcamalar için GSYİH’nın yüzde 1,5’i daha eklenebilir, böylece ABD Başkanı Donald Trump’ın talep ettiği yüzde beşlik orana ulaşılabilir.

Almanya’da ise savunma harcamalarının Alman ekonomik üretimine oranının beş ila yedi yıllık bir süre içinde yılda yüzde 0,2 puan artırılması planlanıyor.

Geçen yılki yüzde 2,1’lik orandan hesaplandığında, 2032 yılına kadar yüzde 3,5’lik bir orana ulaşılabileceği öngörülüyor.

Şansölye Friedrich Merz’e göre, Almanya için her bir yüzdelik puan artışı, mevcut durumda yaklaşık 45 milyar avro ek savunma harcaması anlamına geliyor.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Pentagon, Ukrayna’ya verilecek dron savar füzelerini Orta Doğu’daki ABD birliklerine yönlendirdi

Yayınlanma

Trump yönetimi, Ukrayna’nın Rus insansız hava araçlarıyla mücadelesinde kullandığı füzelere takılan kritik tapa teknolojisini kendi birliklerine yönlendirdi. Pentagon, bu adımı “savunma bakanı tarafından tespit edilen acil bir sorun” ile gerekçelendirdi.

Donald Trump yönetimi, Ukrayna’nın Rus insansız hava araçlarıyla (İHA) mücadelesinde kullandığı kilit bir teknolojiyi kendi birliklerine yönlendirdi.

The Wall Street Journal‘ın (WSJ) haberine göre, Pentagon’un bu adımı Ukrayna’ya yönelik askeri destekte bir zayıflamaya işaret ederken Kongre’de rahatsızlığa yol açtı.

Ukrayna, daha önce kendisi için satın alınmış olan ve Ukrayna ordusunun Rus İHA’larına karşı kullandığı füzelere takılan tapaları alamayacak.

Bu tapalar, füze İHA’ya yaklaştığında harp başlığını aktive ederek hedefi imha ediyor.

Habere göre, Savunma Bakanı Pete Hegseth, geçen ay yayımladığı iç genelgeyle, bakanlığın komutanlıkların silah ihtiyaçlarını karşılamakla görevli birimine, başlangıçta Ukrayna için tedarik edilmiş olmalarına rağmen tapaların ABD Hava Kuvvetleri’ne verilmesi talimatını verdi.

Geçen hafta ise Pentagon, Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’ne bu tapaların artık Orta Doğu’daki birliklere tahsis edileceğini gizlice bildirdi.

Karar Kongre’de tepkiye yol açtı

Pentagon, bu kararın gerekliliğini “savunma bakanı tarafından tespit edilen acil bir sorun” olarak açıkladı. Ancak bu karar, Kongre’deki Ukrayna destekçileri arasında tepkiye neden oldu.

Destekçiler, Pentagon’un bu adımın Ukrayna savunması üzerindeki etkisini ve ABD Hava Kuvvetleri’nin tapalara olan ihtiyacının ne kadar acil olduğunu açıklamadığını savunuyor.

WSJ‘ye konuşan Demokrat bir senatörün yardımcısı, “Savaşın bu kritik anında Ukrayna’ya bu kadar gerekli bir silahı vermeyi reddetmek akıl almaz. Böyle bir adımın gerekliliğini açıklayamamak ise bunun bir ceza olarak değerlendirilebileceği düşüncesini akla getiriyor,” dedi.

Çarşamba günü Savunma Bakanı Hegseth, Ukrayna’ya askeri yardımı organize etmeyi amaçlayan Ramstein formatındaki toplantıya katılmadı. Bu, Pentagon şefinin savaşın başından bu yana 50 ülkeden oluşan koalisyonun toplantısını ilk kez kaçırması anlamına geliyor.

Ukrayna istihbaratına göre, Rusya şu anda günde 300 insansız hava aracı üretiyor ve mayıs ayında şehirlere ve altyapı tesislerine yönelik yüzlerce İHA kullanılarak gerçekleştirilen hava saldırıları savaşın başından bu yanaki en büyük çaplı saldırılar oldu.

Putin: Kiev terör eylemlerine geçti, müzakereler provokasyonlara gelinmeden sürmeli

Teknoloji hem Ukrayna hem ABD için hayati önemde

Joe Biden yönetiminde eski bir üst düzey Savunma Bakanlığı yetkilisi olan Celeste Wallander, bu teknolojinin şu anda Ukrayna’nın Rus saldırılarına karşı çok katmanlı hava savunması için hayati önem taşıdığını belirtti.

Wallander, “Ancak Amerikan personelini ve Orta Doğu’daki üsleri Husilerin ve muhtemelen İran’ın insansız hava aracı saldırılarından acilen korumak da gerekiyor,” diye ekledi.

Tapaların tedariki Biden yönetimi döneminde organize edilmişti ancak bu ve diğer askeri teçhizatın teslimatlarının bu yıl ve hatta gelecek yıl boyunca yapılması planlanıyordu. Ukrayna, bu tapaları birkaç yıldır alıyordu.

Ukrayna ordusu, bunları lazer güdümlü APKWS sistemiyle donatılmış karadan havaya füzelere takarak yüksek hassasiyetli mühimmata dönüştürüyordu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English
OSZAR »