Avrupa
Alman Silahlı Kuvvetleri, orduyu yeni teknolojilerle donatmak istiyor

Alman Silahlı Kuvvetleri (Bundeswehr), yeni Amerikan yönetiminin izinden giderek silahlanma çabalarını yapay zeka gibi yeni teknolojilere yöneltmek istiyor.
Yeni federal hükümet, özellikle yüksek teknoloji projelerine odaklanarak yeni silahlanma projelerine mümkün olan en kısa sürede karar vermek durumunda.
Bu talep, Bundeswehr ve silah sanayisinin bazı kesimleri, özellikle askeri ekipman odaklı genç startup’lar tarafından destekleniyor.
Örneğin, Alman Silahlı Kuvvetleri, yüzlerce uydudan oluşan ve maliyeti 10 milyar avroya ulaşabilecek bir uydu filosunun satın alınmasını talep ediyor.
Ayrıca, silahlı kuvvetler, düşman sinyal bozucularının devre dışı bırakamayacağı yapay zeka (AI) ile kontrol edilen kamikaze insansız hava araçları (İHA) da dahil olmak üzere insansız araçların satın alınma sürecini başlattı.
AI kamikaze dronlar: Alman startup’ları Silikon Vadisi finanse ediyor
Yeni federal hükümet tarafından finanse edilecek ilk tedarik projelerinden biri, Alman silahlı kuvvetlerinin savaş dronlarıyla donatılması olacak.
Alman medyasında yer alan haberlere göre Berlin, Münih merkezli iki startup olan Helsing ve Stark Defence’den dron satın almayı planlıyor.
Eski askeri pilot Florian Seibel tarafından 2024 yılında kurulan Stark Defence, menzili 100 kilometreye kadar olan savaş dronları üretiyor. Kendi açıklamalarına göre, şirket yalnızca Alman tedarikçilerden gelen bileşenleri kullanıyor; fakat, finansmanı, ABD’li risk sermayesi şirketi Sequoia ve ABD’nin sağcı teknoloji milyarderi ve ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in akıl hocası Peter Thiel tarafından sağlanıyor.
2021 yılında kurulan ve başlangıçta tanklar, denizaltılar ve savaş uçakları için yapay zeka (AI) üretimine odaklanan Helsing, esas olarak patlayıcı yüklerini kullanıp hedefe çarparak onu yok eden kamikaze insansız hava araçları üretiyor.
HX-2 model insansız hava araçları, yapay zeka tarafından otonom olarak kontrol ediliyor ve hedef girildikten sonra harici kontrol olmadan 100 kilometreye kadar uzaklıktaki bir hedefe ulaşabiliyor. Bu, dronların sinyal bozucularla durdurulamayacağı anlamına geliyor.
Helsing şu anda bu dronlardan ayda yaklaşık 1.000 adet üretiyor ve 6.000 adedi Ukrayna’ya teslim edilecek.
NATO’nın doğu sınırına ‘dron duvarı’ planı
Helsing, NATO’nun doğu sınırında bir “dron duvarı” inşa etme planlarıyla bağlantılı olarak da iddialı hedefler peşinde.
Haberlere göre, şirket 2024 yılında Litvanya sınırında sensörler ve insansız hava araçlarından oluşan bir gözetleme sistemi kurmak için 40 milyon avroluk bir sözleşme imzaladı.
Bu projeden elde edilen deneyim, Helsing’in kurucu ortağı Gundbert Scherf’in, NATO’nun dış sınırlarının uydu gözetlemesi temelinde kurulması ve herhangi bir saldırıya karşı savunma amacıyla keşif odaklı insansız hava araçları ve çok sayıda intihar insansız hava aracı içermesi gerektiğini söylediği “insansız hava aracı duvarı” için kullanılabilir. Helsing’in HX-2 modeli, bu amaç için olası bir aday.
Helsing, Almanya’da şimdiye kadar olumlu medya tepkileri aldı, fakat son zamanlarda Bloomberg tarafından eleştirel bir incelemeye tabi tutuldu. Analize göre, Helsing ürünlerini kullanan Ukraynalı askeri personel, Alman insansız hava araçlarının bazı rakip modellere göre kalite açısından daha düşük ve aynı zamanda önemli ölçüde pahalı olduğunu düşünüyor.
Helsing’in “son derece iyi bağlantıları” olduğu düşünülüyor: Şirketin kurucu ortağı Scherf, eski bir McKinsey çalışanı, 2014-2016 yılları arasında Ursula von der Leyen’in Savunma Bakanlığında “Stratejik Silahlanma Kontrol Sorumlusu” olarak görev yaptı.
Daha sonra bir Bundestag soruşturma komitesi, o dönemde aktif olan McKinsey ağlarını inceledi.
Pentagon’da reform planı: Askerleri teknobüyücülere dönüştürmek
Askeri girişimlerin kalesi Münih
Askeri kullanım amaçlı robotlar veya yapay zeka üreten diğer girişimler de yakın gelecekte Savunma Bakanlığından sipariş almayı umuyor.
Bunlar arasında dron savunma uzmanı Alpine Eagles ve otonom kara sistemleri geliştiren ve şu anda Ukrayna’da bir şirket kuran Arx Robotics bulunuyor. Helsing ve Stark Defense gibi, her ikisi de Münih’te bulunuyor.
McKinsey’in askeri uzmanı Jakob Stöber, “Bavyera havacılık endüstrisine yakınlık, Münih Teknik Üniversitesi ve Federal Silahlı Kuvvetler Üniversitesi gibi kurumlardan gelen yüksek nitelikli yetenekler” ve “hedefli girişim desteği”nin “bu alandaki yenilikçiliği özellikle desteklediğini” söylüyor.
Sektör uzmanları, Münih’teki Federal Silahlı Kuvvetler Üniversitesindeki İnovasyon Merkezini de övüyor. Merkezin kendi açıklamalarına göre, bu merkez “dijitalleşme ve teknoloji araştırmalarının sonuçlarını derin teknoloji yan şirketlerine aktarmak” ve “inkübatör ve hızlandırıcı programlarda erken aşamadaki startup’ları pazar girişine hazırlamak” amacıyla hizmet veriyor.
AB’nin savunma startup’ları konusunda ABD ile arasındaki finansman açığının azalması, Alman şirketleri için büyük bir avantaj oluşturuyor: 2017’den 2020’ye kadar Avrupa’ya sadece 310 milyon dolar yatırım yapılırken, ABD’de bu rakam 1,5 milyar dolardı. 2014’ten 2024’e kadar ise Avrupa’da bu rakam 2,2 milyar dolar, ABD’de ise 5,4 milyar dolar oldu.
Uydu takımyıldızları: Alman ‘Starlink’i kurma hedefi
Alman Silahlı Kuvvetleri, askeri kullanım amaçlı insansız hava araçları, savaş robotları ve yapay zeka alımının yanı sıra yeni uyduların satın alınmasını da görüşüyor.
Şu anda, Avrupa’daki NATO ülkeleri askeri kullanım için sadece 46 uyduya sahipken, ABD’de bu sayı 171.
46 Avrupa uydusunun 10’u Bundeswehr’e ait fakat bunlardan ikisi (Bremen merkezli OHB tarafından 2023’ün sonunda uzaya fırlatılan iki SARah keşif uydusu) çalışmaz durumda.
Handelsblatt gazetesinde yer alan bir habere göre, artık tam bir uydu konstellasyonu inşa edilecek; yani iletişim veya keşif işlevlerine sahip birkaç yüz ayrı uydudan oluşan bir ağdan söz ediliyor.
Bir uydu konstellasyonunun maliyetinin 10 milyar avroya kadar çıkacağı tahmin ediliyor ve birkaç konstellasyonun satın alınması da ihtimal dışı değil.
Haberlere göre, plan, yeni hükümetin kurulmasının ardından projeyi bütçeye dahil etmek. Siyasi olarak tartışmalı olan nokta, projenin muhtemelen Komisyon’un aralık ayında resmi olarak başlattığı ve uzaya bir veya daha fazla uydu konstellasyonu yerleştirmeyi amaçlayan IRIS2 projesinden ayrılması. Ortak proje şimdi ulusal proje ile değiştirilebilir.
Hamamböceği ordusu
Ulusal bir uydu konstellasyonunun tüm Alman uzay sektörü için, özellikle de şu anda “zayıf ticari uydu işinden” muzdarip yeni uzay şirketleri için fırsatlar sunduğu söylenirken, diğer örnekler gelecekteki yüksek teknolojili savaşların sadece uydular, insansız hava araçları, robotlar ve diğer temel olarak tanıdık askeri teçhizatla sınırlı kalmayacağını gösteriyor.
Örneğin, Kassel’deki startup Biotactics’in bir hamamböceği ordusu kurmayı planladığı bildiriliyor. Haberlere göre, hamamböcekleri elektronik impulslar kullanılarak “oyuncak arabalar gibi” uzaktan kontrol edilecek.
Pentagon’un bu konuyu onlarca yıldır araştırdığı söyleniyor; böceklere impulsları almak için minik elektromekanik sistemler implante edilecek. Amaç, bunları gözetleme amaçlı kullanmak.
Geçen yıl, başka haberlere göre, Singapur’daki uzmanlar ilk kez “sırtlarına bağlanan minik bilgisayarlar yardımıyla 20 hamamböceğinden oluşan bir grubu uzaktan kontrol etmeyi ve onları engebeli arazide birlikte manevra ettirmeyi” başardılar. Biotactics henüz bir atılım yapamadı, fakat haberlere göre “yatırımcılar şimdiden sıraya girdi.”
Avrupa
AfD’den rapor: Biz ‘aşırı sağ’ isek, CDU da öyle!

AfD tarafından hazırlanan bir rapor, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı’nın (BfV) kriterlerine göre, CDU/CSU koalisyonunun da “kesin aşırı sağcı” olarak sınıflandırılması gerektiğini ileri sürüyor.
BfV tarafından “kesin aşırı sağcı” olarak sınıflandırılmasından yaklaşık bir ay sonra AfD karşı saldırıya geçti. Partiyi BfV aleyhindeki davalarda da temsil eden avukatı Christian Conrad bir uzman görüşü hazırladı.
AfD, “Anayasa Koruma Teşkilatı’nın, AfD’nin sınıflandırılmasını gerekçelendirdiği argümanlara göre, CDU ve CSU partileri de ‘kesin aşırı sağcı’ olarak sınıflandırılmamalı mı?” diye soruyor.
AfD’nin avukatı, 48 sayfalık raporunda, Hıristiyan Birlik partilerinde de birkaç yıldır “etnik köken temelli bir halk kavramı temelinde insan onuruna karşı çabalar, yabancı ve azınlık düşmanı, özellikle Müslüman düşmanı ifadeler ve hukuk devleti ve demokrasi karşıtı görüşlerin hakim olduğu” sonucuna varıyor.
Conrad, yaklaşımını, BfV’nin nisan ayında yayınladığı AfD raporundaki –kendi görüşüne göre keyfi– ölçütleri birebir alıp, medyada bilinen gerçeklere ve on iki üst düzey CDU/CSU politikacının açıklamalarına uyguladığını belirterek açıklıyor.
Avukat, bu süreçte, Anayasa Koruma Teşkilatı gibi, her zaman “en kötü” yorumlamayı seçtiğini belirtiyor.
Böylece avukat, Birlik’in temel programındaki “yönlendirici kültür” pasajlarından ve mevcut CSU lideri Markus Söder’in 2007 yılında Müslümanların Alman değerlerine “eksiksiz” bir şekilde bağlılık göstermeleri gerektiği yönündeki talebinden, Birlik’in “etnik köken temelli bir halk anlayışı” olduğunu çıkarıyor.
Bunu, 2023 yılbaşı gecesi yaşanan olaylarda Alman şüphelilerin ilk isimlerinin açıklanması için Berlin’deki CDU/CSU fraksiyonunun parlamentoya sunduğu soru önergesi de destekliyor.
Conrad, göç konusunda CDU/CSU politikacılarının çeşitli alıntılarını da sıralıyor. Örneğin, CDU başkanı Merz’in “küçük paşalar” ifadesini kullanması ve eski CSU başkanı Seehofer’in, Alman sosyal sistemlerine göçü “son mermiye kadar” engelleyeceğini ve göç sorununun “bu ülkedeki tüm siyasi sorunların anası” olduğunu söylemesi gibi.
Conrad, İslamın Almanya’ya ait olup olmadığı sorusuna ilişkin Birlik partilerinden gelen farklı açıklamaları ve görevdeki Federal Meclis Grup Başkanı Jens Spahn’ın, Arap kültüründen gelen insanların “genellikle katı cinsel ahlak, kadınların eşit haklara sahip olmaması ve Yahudiler ile eşcinsellere karşı düşmanlık” ile karakterize olduğunu söylediği eski bir alıntıyı da hatırlattı.
Conrad, ayrıca, Birlik politikacılarının sığınma hakkını sorgulaması ve Angela Merkel’in, AfD ve CDU’nun oylarıyla 2020’de Thüringen eyalet başbakanı seçilen FDP’li Thomas Kemmerich’in seçiminin iptal edilmesi talebinin, Birlik partilerinin demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleriyle şüpheli ilişkisini gösterdiğini iddia ediyor.
Bu tür sorunlu açıklamalarda bulunan birçok Birlik yetkilisi şu anda federal hükümette görev yaptığı için, Anayasa Koruma Teşkilatı de bunları “kesin aşırı sağcı eğilim” olarak sınıflandırmalıdır. Conrad’a göre tüm bunlar, BfV’nin mantığının ne kadar “saçma” olduğunu gösteriyor.
Avrupa
Birleşik Krallık savaşa hazırlanıyor

Birleşik Krallık hükümeti, Stratejik Savunma İncelemesini (SDR) yayınladı ve Rusya’yı “acil tehdit” ilan ederek savaş hazırlıklarını artırma sözü verdi.
“Britanya’yı daha güvenli hale getirmek: Yurt içinde emniyet, yurt dışında güç” başlıklı SDR’nin yayınlanması öncesinde konuşan Başbakan Keir Starmer, ülkeyi “silahlı kuvvetlerin temel amacı olan savaşa hazırlık durumuna” geçireceğini söyledi.
Birleşik Krallık’ın karşı karşıya olduğu en büyük tehditleri ve bunlara nasıl karşı koyulacağını özetleyen önemli bir çalışma olan SDR, ülkenin savaşma ve müttefiklerini koruma yeteneğini güçlendirmek için 60’tan fazla yeni önlem belirledi.
İncelemede ülkenin 30.000 yeni iş yaratacak denizaltı programını genişletmesi, savaş alanında kararları hızlandırmak için teknolojiye 1,5 milyar sterlin harcaması ve Kraliyet Donanmasını insansız hava araçları, savaş gemileri, denizaltılar ve uçakları birleştiren “hibrit” bir güç olarak geliştirilmesi önerildi.
Raporda, İngiltere’nin “NATO öncelikli yaklaşım” olarak tanımlanan, Avrupa müttefiklerinin karşı karşıya olduğu ortak tehditlere yanıt vermeye odaklanması gerektiği belirtildi.
Öte yandan Starmer, 2027 yılına kadar bütçeyi GSYİH’nin yüzde 2,5’ine çıkarmayı taahhüt etse de, bunu yüzde 3’e çıkarma hedefi “iktisadi ve mali koşullara bağlı” olmaya devam ediyor.
Bu belirsizlik, milletvekilleri ve savunma çevrelerinde, Birleşik Krallık’ın SDR’nin işaret ettiği en ciddi zorluk olan “Rusya’nın saldırganlığının” oluşturduğu tehdide karşı bir planının olmadığına dair endişe yarattı.
Raporda, “Devletler arası çatışmalar Avrupa’ya geri döndü ve Rusya, hedeflerine ulaşmak için askeri güç kullanmaya, sivillere zarar vermeye ve nükleer silah kullanmakla tehdit etmeye hazır olduğunu gösterdi,” deniyor.
Seyir füzesi tehdidi
SDR’nin ortak yazarlarından biri, bir seyir füzesinin “İngiltere’den sadece 90 dakika uzaklıkta” olduğunu ileri sürdü.
General Sir Richard Barrons, Sky News’e verdiği demeçte, Rusya, Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerin “potansiyeli” ve bunların “günlük ulusal yaşamımızı” nasıl etkileyebileceği konusunda “çok endişeli” olmamız gerektiğini söyledi.
General, bunun bir siber saldırı, elektrik veya su şebekemizi çökertme veya sosyal medyamıza sızarak “herkese yanlış bilgi verme” şeklinde olabileceğini belirtti.
Barrons, Birleşik Krallık’ın “hassas füzelerin Birleşik Krallık’a ulaşıp büyük zarar verebileceği bir dünyada var olmaya kesinlikle hazırlıklı olması gerektiğini” de sözlerine ekledi, fakat bunun “yakında gerçekleşecek veya acil bir durum” olmadığını da belirtti.
Barrons, “Kabiliyet açısından, bir seyir füzesi Birleşik Krallık’tan sadece 90 dakika uzaklıkta,” dedi.
İHA ve balistik füze bombardımanı korkusu
SDR raporuna göre, Birleşik Krallık bu yıl bir savaşa girmek zorunda kalırsa, uzun menzilli insansız hava araçları, balistik füzeler ve seyir füzeleriyle bombardımana tutulacak.
Raporda, İngiltere’nin devletler arası bir çatışmaya girerse karşılaşabileceği beş “saldırı yöntemi” belirtildi.
İngiltere ve dünyanın dört bir yanındaki üsler, limanlar ve havaalanları ilk hedefler olacak. Petrol platformları, su altı kabloları, uydular ve ticaret gemileri de siber saldırılar ve sabotajlarla karşı karşıya kalacak.
İnceleme raporunda, “Mevcut savaş yöntemlerine göre, İngiltere 2025 yılında NATO kapsamında devletler arası bir savaşa girerse, aşağıdaki saldırı yöntemlerinden bazılarına veya tümüne maruz kalması beklenebilir,” uyarısında bulunuluyor.
SDR, silahlı kuvvetlerin “yetersiz” stoklardan, kitlesel kayıpların yaşandığı çatışmalarla başa çıkamayan sağlık hizmetlerinden ve sadece “az sayıda” askerin görevlendirilmeye hazır olduğu anlamına gelen personel “krizinden” muzdarip olduğunu vurguluyor.
‘Ulusu seferber etmek’
Starmer, SDR’nin yayınlanmasına hazırlanırken Glasgow’daki Govan tersanesini ziyaret etti ve gazetecilere amacının “Birleşik Krallık’ın tamamında amaç birliği sağlamak” ve “ulusun ortak bir amaç için seferber edilmesi” olduğunu söyledi.
Başbakan savaş zihniyetine sahip bir ülke vizyonu çizerken, daha sonra “tüm toplumun” katılımını gerektiren bir yaklaşımın gerekliliğinden bahseden inceleme metninde bu vizyonu detaylandırdı.
SDR’nin önerileri arasında iç savunmaya yeniden odaklanılması, harp okulu gücünün genişletilmesi ve krizin çatışmaya dönüşmesi halinde hükümete yedekleri ve sanayiyi seferber etme yetkisi veren bir “savunma hazırlık yasası” yer aldı.
Ayrı olarak, Savunma Bakanı John Healey, Birleşik Krallık’ın 2034 yılına kadar 76.000 kişilik düzenli orduya sahip olacağını vaat etti.
Her aşamada Healey ve Starmer, Birleşik Krallık’ın ve Avrupa komşularının savunmasını güçlendirmenin ülkede yeni işler yaratacağını ve iktisadi büyüme arayışına yardımcı olacağını göstermeye çalıştı.
Öte yandan Starmer, ülkenin savunmasını iktisadi büyümeyle ilişkilendirmeye çalışırken, planları Maliye Bakanı Rachel Reeves tarafından kısıtlandığı için bir çıkmaza girmiş durumda.
Starmer, savunma harcamalarını GSYİH’nin yüzde 2,5’ine (şu anda yaklaşık 85 milyar sterlin) çıkaracağını açıkladığında, Healey’nin müttefikleri bu taahhüdün kısmen savunma bakanının dikkatli ve tutarlı lobi faaliyetlerinin sonucu olduğunu iddia etti.
Fakat Healey, yüzde 3’e ulaşma konusunda kesin bir taahhütte bulunma mücadelesini henüz kazanamadı. Starmer’ın sözcüsü, bunun “bir sonraki parlamentoda” gerçekleşeceğini söyledi, ki bu da 2034’e kadar uzayabilir.
SDR’deki vaatler nasıl yerine getirilecek?
Siyasetçiler ve savunma analistleri, bunun SDR’deki vaatleri yerine getirmek için yeterli olmadığını savunuyor.
Gölge savunma bakanı James Cartlidge, “İşçi Partisi’nin Stratejik Savunma İncelemesindeki tüm vaatleri, bunları karşılamak için yeterli para olacağına dair kanıt sunulmadıkça, şüpheyle karşılanacaktır,” dedi.
Liberal Demokratların savunma sözcüsü Helen Maguire da incelemenin “boş bir vaat olarak kalma riski” olduğunu söyledi.
Chatham House’da kıdemli araştırma görevlisi Marion Messmer, Birleşik Krallık’ın “savunma harcamalarını biraz artırıp, ardından taahhüdünü yüzde 3’e kadar ertelemenin şaşırtıcı” olduğunu söyledi.
Zaman çizelgesi, Ukrayna’daki savaşın sona ermesinden sonra Rusya’nın NATO ülkelerine ne kadar hızlı bir tehdit oluşturabileceğine ilişkin farklı değerlendirmeler nedeniyle de önemli.
SDR kendi değerlendirmesini yapmasa da, “Rusya’nın savaş ekonomisi, sürdürülebilir olması halinde, Ukrayna’da ateşkes olması durumunda kara kuvvetlerini daha hızlı yeniden inşa etmesini sağlayacaktır,” diyor.
SDR’yi parlamentoda açıklayan Healey, eleştirilere verdiği yanıtta, “Maliye bakanının, Muhafazakâr hükümetin 14 yıllık başarısızlığının ardından iktisadi temelleri nasıl düzelttiğini görüyorum ve bir sonraki parlamentoda savunma harcamalarını yüzde 3’e çıkarma hedefimize ulaşacağımızdan hiç şüphem yok,” dedi.
Hükümet yetkilileri, Reeves tarafından yürütülen ve sadece önümüzdeki beş yılı kapsayan harcama incelemesinin şartlarının ötesinde, daha yüksek harcama taahhüdü için kesin bir zaman çizelgesi veremeyeceklerini belirtti.
Yetkililer, Starmer’ın, incelmede belirtilen önlemlerin kamu maliyesinin durumuna bağlı olarak “yüzde 100 emin” olduğunu vurguladığını vurguladı.
Harcamaların artırılması için belirlenen son tarih de Birleşik Krallık’ın yanıtının en önemli yönü değil. Messmer, hükümetin insansız hava araçları gibi ekipmanları temin etmek için tedarik sürecini hızlandırma kabiliyetinin, Rusya’nın tehdidine yanıt verme konusundaki ciddiyetine dair bir ipucu vereceğini söyledi. Bu husus, SDR’de de vurgulanmıştı.
Avrupa
Moldova’dan Rusya’ya seyahat uyarısı

Moldova Dışişleri Bakanlığı ve ülkenin Moskova’daki büyükelçiliği, vatandaşlarına Rusya’ya gereksiz seyahatlerden kaçınmaları yönünde tavsiyede bulundu. Kişinev, bu tavsiyenin nedenini bölgedeki güvenlik durumunun kötüleşmesi ve Rusya makamlarının Moldovalılar da dahil olmak üzere yabancı vatandaşlara yönelik zorlayıcı tedbirler uygulaması olarak açıkladı.
Moldova Dışişleri Bakanlığı ve Moldova’nın Moskova Büyükelçiliği, ülke vatandaşlarına Rusya Federasyonu’na zorunlu olmayan seyahatlerden kaçınmaları yönünde tavsiye yayımladı.
Moldova makamları, bu karara gerekçe olarak bölgedeki güvenlik durumunun kötüleşmesini ve Rus yetkililerin, Moldova vatandaşları da dahil olmak üzere yabancı ülke vatandaşlarına yönelik zorlayıcı tedbirler uyguladığına dair raporları gösterdi.
Kişinev tarafından “zorlayıcı tedbirler” olarak tanımlanan durumlar arasında, sınır kapılarında veya operasyonlar sırasında yapılan gözaltılar ve ön gözaltı merkezlerine sevkler yer alıyor.
Nisan ayının sonlarında Rusya Dışişleri Bakanlığı, Kişinev Havalimanı’nda Rus vatandaşlarına yönelik “önyargılı inceleme prosedürleri” uygulandığı ve bunun sonucunda “uyduruk bahanelerle veya sebep gösterilmeksizin” ülkeye girişlerine izin verilmeyebileceği konusunda bir uyarıda bulunmuştu.
Moldova makamları her gün onlarca Rusya vatandaşının ülkeye girişini engelliyor.
Rusya Dışişleri Bakanlığı ayrıca, Moldova makamlarının büyükelçilik çalışanlarının Rus vatandaşlarıyla görüşmesine izin vermemesi nedeniyle, bu tür durumlarda Rusya’nın Moskova Büyükelçiliği’nin yardım kapasitesinin sınırlı olduğunu belirtti.
Nisan ayı başında Rus güvenlik güçleri, Moskova’nın kuzeyindeki Bodrost adlı bir hamama operasyon düzenledi.
Operasyon sonucunda 59 yabancı uyruklu kişi gözaltına alınırken, bunlardan 25’i hakkında Rusya’ya giriş kurallarını veya ülkede kalış rejimini ihlal ettikleri gerekçesiyle işlem yapıldı.
Gözaltına alınanların Kırgızistan vatandaşı olduğu ortaya çıktı.
Bu operasyonun ardından Kırgızistan Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın Kırgızistan Büyükelçisi’ne bir nota verdi. Kırgızistan Ombudsmanı Camilya Camabayeva, gözaltı görüntülerinin incelenmesi sonucunda “güç kullanımının orantılılığı ve meşruiyeti konusunda soru işaretleri oluştuğunu” ifade etti.
Rusya Dışişleri Bakanlığı ise operasyon sırasında bazı gözaltına alınanların “kolluk kuvvetlerine direndiğini” ve bu nedenle sert tedbirler uygulandığını savundu.
Bakanlık, operasyonun planlı olduğunu da sözlerine ekledi.
-
Dünya Basını1 hafta önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Amerika2 hafta önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Görüş2 hafta önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Ortadoğu2 hafta önce
Robert Ford: Ahmed Şara ile 2023’te İdlib’de görüştüm
-
Görüş2 hafta önce
İspanya’dan Türkiye’ye bakmak
-
Diplomasi1 hafta önce
Lavrov’un ziyareti ve Ermenistan’da son durum: Denge mi, savrulma mı?
-
Görüş1 hafta önce
Rusya ile müzakerelerde aklıselimin galip gelme ihtimali
-
Dünya Basını2 hafta önce
National Interest: NATO yardımı Ukrayna’nın askeri olarak geri kalmasına yol açtı