Diplomasi
Almanya ve Avrupa, Afrika’da: Sığınmacılar, enerji ve Rusya gündemi

Alman hükümeti, Rusya etkisini kırmak, “yeşil dönüşüm” ve enerji güvenliğini sağlamak ve sığınmacı meselesinde yeni adımlar atmak için odağını Afrika’ya yöneltmiş durumda.
Son olarak Almanya Kalkınma Bakanı Svenja Schulze geçtiğimiz hafta pazartesi günü, çoğunluğu Sudan’dan olmak üzere yaklaşık 1,2 milyon mülteciyi barındıran Afrika ülkesi Çad’a gitti.
Schulze, ziyaretinin amacının, mültecilerin Avrupa’ya doğru yolculuklarına devam etmelerini önlemek için onlara Çad’da “yeni bir geçim kaynağı kurmaları için” fırsatlar sunmak olarak nitelendirdi.
Bakan, “Çad tel örgüler inşa etmedi ama mültecilerle dayanışma gösterdi,” diyerek övgüde bulundu. Çad dünyanın en yoksul ülkelerinden biri ve mültecilerin çoğunun bulunduğu doğusu da en yoksul bölgelerinden biri.
Berlin de bu ülkede nüfuz kazanmaya çalışıyor çünkü N’Djamena’daki hükümet bir yandan da diğer birçok Sahel bölgesi hükümeti gibi Rusya ile daha yakın işbirliği yapmaya başladı.
Çad’da geleneksel olarak baskın olan eski sömürgeci güç Fransa da artık artan bir baskıyla karşı karşıya. Almanya kendisini N’Djamena için alternatif bir işbirliği ortağı olarak sunuyor.
Bölgede etkisi artırmak isteyen bir başka Avrupa ülkesi de Macaristan. Budapeşte, kalkınma faaliyetlerini genişletirken bu ülkeye asker göndermek istiyor.
Neo-sömürgecilik Nijer’in ekonomik güvenliğini nasıl tehdit ediyor?
Sığınmacı akınında önemli bir durak: Çad
Bir yandan Alman hükümeti Çad’a belli bir kalkınma yardımı sağlamak istiyor çünkü bu ülkeye giderek artan sayıda sığınmacı geliyor. Sığınmacı akını özellikle doğudaki komşu Sudan’dan kaynaklanıyor.
Tahminlere göre ülkede şu anda yaklaşık 1.2 milyon mülteci bulunuyor ve her gün yeni Sudanlı mülteciler ülkenin doğu sınırını geçmeye devam ediyor.
Bu bölge, dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Çad’ın en yoksul bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. CDU’ya bağlı Konrad Adenauer Vakfına göre Birleşmiş Milletler, Sudan ile sınır bölgesinde dünyanın en büyük yardım operasyonlarından birini başlattı ve birkaç mülteci kampı kurdu.
Ayrıca buradan, resmi silahlı kuvvetler ile Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) milisleri arasındaki savaşın Nisan 2023’ten bu yana hız kesmeden devam ettiği ve sayısız sivilin hayatına mal olduğu Sudan’a gıda ulaştırmaya çalışıyorlar.
Berlin’den Çad’a yardım sinyali
Sığınmacılar başlangıçta Doğu Çad’da, bölgenin aşırı yoksulluğuna rağmen memnuniyetle karşılandı. Fakat Çadlı çiftçilerin, ihtiyaç duydukları tarım alanından yoksun kalmaları ve kıt gıda fiyatlarının hızla yükselmesi nedeniyle tansiyon yükselmeye başladı.
Giderek artan sığınmacı sayısı ve son aylarda Çad’ın yaklaşık 20 milyonluk nüfusunun onda birini etkileyen şiddetli sel felaketinin getirdiği ek yük, Almanya ve AB’de giderek artan sayıda mültecinin yakında Avrupa’ya yönelmeye başlayabileceği varsayımını doğurdu.
Bakan Schulze, bakanlığına göre “sığınmacıların entegrasyonu” ve “yerel halk ile yeni gelenler arasında barış içinde bir arada yaşama” yollarını gösteren projeleri ziyaret etmek üzere geçen hafta pazartesi günü Çad’a gitti.
Schulze, Almanya’nın “mültecilere yeni geçim kaynakları sağlama çabalarında Çad’a desteğini güçlendireceğini”, böylece “insanların … kendileri için yeni bir varoluş inşa edebileceklerini” ve ülkede “kalabileceklerini” sözlerine ekledi.
Ülke nüfusunun büyüklüğüne oranla, Çad’daki 1,2 milyon sığınmacı, refah içindeki Almanya’da yaklaşık 5 milyon sığınmacıya karşılık geliyor. Halihazırda Almanya’da 3,5 milyon sığınmacı bulunuyor.
Alman Dış İlişkiler Konseyi: Küresel Güney ile ilişkilerde kibre son verilmeli
BAE, Rusya ve Türkiye etkisi AB’nin radarında
Geleneksel olarak eski sömürgeci güç Fransa Çad’ın en yakın müttefikiydi ve halen ülkede yaklaşık 1.000 askeri bulunuyor. Fransa’ya bağlılık karşılığında Başkan Idriss Déby’nin (1991 – 2021) otuz yıllık baskıcı yönetimi garanti altına alınmıştı.
Fakat oğlu ve halefi Mahamat Déby’nin başkanlığı sırasında çatlaklar ortaya çıkmaya başladı. Bu çatlaklar, oğul Déby’nin Fransız güvenliğine olan güveninin azalmasının yanı sıra Batılı olmayan ülkelerin Sahel bölgesinde giderek daha fazla rol oynaması ve hizmet sunmasından kaynaklanıyordu.
Örneğin, Rus paralı askerleri ve askeri personeli güneydeki komşu Orta Afrika Cumhuriyeti’nde, batı sınırındaki Nijer’de ve daha batıdaki Mali ve Burkina Faso ülkelerinde hükümetleri destekliyor.
Doğu komşusu Sudan’da ve Libya’da da Rusya’nın yanı sıra BAE ve Türkiye de yeni aktörler olarak öne çıkıyor.
Özellikle genç Çadlılar arasında Fransa ve diğer Batılı güçlerden nefret edilirken, “yeni-sömürgeci” Batı’ya alternatif olarak Rusya’nın popülaritesi artıyor.
Üstelik, Çad hükümeti Birleşik Arap Emirlikleri tarafından mali olarak destekleniyor ve bunun karşılığında BAE Sudanlı RSF milislerine silah ve mühimmat sağlamak için Çad’ın doğusundaki Amdjarass hava üssünü kullanma yetkisi veriyor.
Bu arada, Çad silahlı kuvvetlerine BAE’ye ait insansız hava araçlarının tedarik edilmesine ilişkin görüşmeler yapılıyor.
Almanya’nın Afrika hamlesi sürüyor: Berlin’de Kara Kıta zirvesi
Macaristan’ın Sahel ilgisi
Fransa ve ABD mevcut nüfuzlarını güçlendirmeye çalışırken, Macaristan Çad’da yeni faaliyetler geliştiriyor.
Kasım 2023’te Macar parlamentosu bu Afrika ülkesine 200 kadar asker gönderilmesini prensipte onayladı. O zamandan beri Budapeşte ve N’Djamena ilişkilerini genişletiyor.
Macaristan Çad’da, örneğin su kaynaklarını geliştirmek için bir dizi kalkınma projesi başlattı. Ayrıca her yıl 25 genç Çadlıya Macar üniversitelerinde eğitim görmeleri için burs vermeyi planlıyor.
Eylül ayında Cumhurbaşkanı Mahamat Déby Budapeşte’ye resmi bir ziyarette bulundu. Bu, Mayıs 2024’teki Çad başkanlık seçimlerinden sonra Avrupa’ya yapılan son derece sembolik ilk ziyaretti
Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, ülkesinin Çad’daki olağandışı faaliyetlerini, “sığınmacılara karşı savunmayı Sahel’in içine taşıma” niyetiyle açıkladı.
Bütün bunlar Alman Kalkınma Bakanı Schulze’nin perşembe gününe kadar süren görüşmeler için Çad’a yaptığı ziyaretin ardında yatan nedenler konusunda ipuçları sunuyor.
Berlin ayrıca, nefret edilen eski sömürgeci güç Fransa ile arasındaki sınırı açıkça ortaya koyabilmeyi ve bu sayede nüfuz kazanabilmeyi de hesaplıyor. Sığınmacılara ve Rusya’ya karşı mücadelenin yanı sıra Almanya’nın Afrika’daki konumunu güçlendirmek de üçüncü hedef.
Almanya, Afrika ülkeleri ile sığınmacı anlaşması imzalamayı hedefliyor
Nijer’de gerilim: AB elçisi yardımları hükümete danışmadan dağıttı
Öte yandan bir başka Sahel ülkesi Nijer’de AB’ye karşı büyük bir tepki oluşmuş durumda.
Anlaşmazlığın konusu, AB büyükelçisinin Nijer’de meydana gelen sel felaketinin mağdurlarına yönelik AB yardımını Nijer hükümetine danışmadan ve hatta onun beyan ettiği iradeye aykırı olarak dağıtmış olması.
Niamey’den gelen protestoların ardından AB, büyükelçiyi istişarelerde bulunmak üzere geri çağırmıştı.
Nijerli darbeciler tarafından kurulan geçiş hükümeti, Batı güçlerine askeri bağımlılıktan kurtulmaya paralel olarak iktisadi bağımsızlığını da elde etmeye çalışıyor.
Buradaki temel mesele, Nijer’in Agadez’in kuzeyindeki Arlit yakınlarında bulunan uranyum yataklarının daha iyi kontrol edilmesi için verilen mücadelede düğümleniyor.
Niamey, on yıllardır bu yatakları tek başına işletebilen ve son olarak Fransa’nın uranyum ithalatının yüzde 20’sini ve AB’nin uranyum ithalatının yüzde 25’ini garanti eden Fransız devlet şirketi Orano’dan maden haklarını geri alma sürecinde.
Orano 31 Ekim’de Nijer’de uranyum madenciliğini en azından şimdilik durdurmuştu.
Aynı zamanda Çin Ulusal Nükleer Şirketi (CNNC) Nijer’de bir uranyum madenciliği projesini yeniden başlattı. Niamey hükümeti Türk yetkililerle nükleer işbirliği konusunda görüşmeler yürütüyor. Haberlere göre Rusya da Nijer ile uranyum madenciliği konusunda olası yakın işbirliği konusunda görüşmeler yapıyor.
AB, haziran ayından bu yana ülkeyi harap eden sel felaketinin kurbanları için yardımda bulunuyor. Şu ana kadar 300’den fazla kişi hayatını kaybetti ve bir milyondan fazla kişi de evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Niamey’deki hükümetin açıkladığı üzere, AB’nin Nijer Büyükelçisi Salvador Pinto da França, 1,3 milyar avro değerindeki AB yardımını “şeffaflık ve Nijerli yetkililerle iyi işbirliği ilkelerini göz ardı ederek” dağıtınca gerilim yükseldi.
Ekim ayında da França’ya Nijer’in yabancı devletlerin ve AB gibi devletler ittifakının faaliyetlerinin ancak ulusal makamlarla koordinasyon içerisinde yürütülebileceği egemen bir ülke olduğu belirtilmişti.
Da França’nın Niamey’den gelen uyarıları sürekli olarak göz ardı ettiği belirtiliyor. Hafta sonunda Brüksel’in Niamey’deki büyükelçisini geri çağırdığı öğrenildi.
Nijer hükümeti de pazar günü yaptığı açıklamada kendisini artık da França ile işbirliği yapacak konumda görmediğini; Brüksel’in “mümkün olan en kısa sürede” yeni bir büyükelçi ataması gerektiğini açıkladı.
Alman şirketleri Zambiya’da büyük ölçekli “arazi gaspı” yapıyor
Almanya Nijer’den asker çekmiyor
Bu ayın başlarında Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Almanya’nın Nijerya’nın başkenti Niamey’deki askerlerini geri çekmek gibi bir planı olmadığını açıklamıştı.
Pistorius Le Figaro’ya verdiği bir röportajda, “Niamey bizim için komşu Mali’de lojistik açıdan önemli bir rol oynuyor. Yerel temasları sürdürmek ve zorunda kalmadığınız sürece tamamen geri çekilmemek her zaman iyi bir şeydir,” demişti.
Bakana göre Almanya’nın askerlerini sahada tutma kararı “güvenlik kaygılarından” kaynaklanıyor. Ona göre, eğer kalmak için iyi bir neden yoksa ve tehlikeler çok büyükse, birlikler ayrılacak.
Pistorius, “Fransız birlikleri geri çekilirse, geri çekilme sorunu akut hale gelecektir,” diye eklemişti.
Nijer’de yaklaşık 1.500 Fransız askeri görev yapıyor ve bunların çoğunluğu ülkenin Niamey’deki askeri üssünde.
Nijer ordusunun temmuz ayı sonunda Devlet Başkanı Muhammed Bazum’u devirmesinden bu yana Almanya başkentte yaklaşık 100 asker bulunduruyor.
Alman askerleri Nijer’de “Operation Gazelle” kapsamında bulunuyor.
Diplomasi
Merz’den ABD’ye ‘Büyük Teknoloji’ tehdidi

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Donald Trump yönetimi ile ticaret anlaşmazlığı tırmanırsa Avrupa Birliği’nin ABD’li “Büyük Teknoloji” şirketlerine misilleme yapabileceğini söyledi.
Avrupa’nın en büyük ekonomisinin lideri, gümrük vergilerini azaltmayı ve Beyaz Saray ile gerilimi yatıştırmayı hedeflerken, bloğun çıkarlarını koruması gerektiğini belirtti ve ABD’nin AB ile hizmet ticaretindeki fazlasına dikkat çekti.
Merz, pazartesi günü Berlin’de düzenlenen WDR Europaforum konferansında, “Şu anda ABD’li teknoloji şirketlerini güçlü bir şekilde koruyoruz, vergiler konusunda da. Bu durum değişebilir ama bu çatışmayı tırmandırmak istemiyorum. Birlikte çözmek istiyorum,” dedi.
AB ile ABD arasındaki ticaret görüşmeleri hassas bir noktada. Başkan Trump geçen hafta, 1 Haziran’dan itibaren AB ithalatına %50 gümrük vergisi uygulayacağı tehdidinde bulunmuş, fakat pazar günü Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından son tarihi 9 Temmuz’a ertelemişti.
Merz, von der Leyen’in yaklaşımını tam olarak desteklediğini ve Almanya’nın yan anlaşmalara girmeyeceğini, fakat ticaret konularının AB tarafından ele alınmasına izin vereceğini yineledi. Merz, blokun gerekirse harekete geçeceğini söyledi.
Merz, “Dikkatsizce ve telaşla tepki vermemeliyiz. Bizim görüşümüze göre gümrük vergileri bize zarar verecektir. Fakat başka bir şey yapamazsak, bu aracı kullanmak zorunda kalacağız,” dedi.
Trump, AB’nin ABD’yi istismar ettiğini ve bloğa mal fazlasını azaltması, katma değer vergisi gibi ticaret engellerini kaldırması ve işletmeler için düzenleyici engelleri ortadan kaldırması çağrısında bulundu.
AB, Beyaz Saray ile müzakereye hazır olduğunu ama tatmin edici bir çözüm bulunamazsa misilleme yapacağını söyledi.
Bloomberg’in hesaplamalarına göre, Trump’ın %50’lik gümrük vergisi tehdidi 321 milyar dolarlık mal ticaretini vuracak, ABD’’in gayri safi yurtiçi hasılasını %0,6’ya yakın bir oranda düşürecek ve fiyatları %0,3’ün üzerinde artıracak.
AB, 9 Temmuz’a kadar askıya alınan Trump’ın bazı metal vergilerine yanıt olarak 21 milyar avro (23,9 milyar dolar) değerinde ABD mallarına misilleme gümrük vergileri hazırladı. Müzakerelerin başarısız olması halinde bu vergilerin uygulanması hızlandırılabilir.
AB, müzakerelerin başarısız olması durumunda 95 milyar avro değerindeki Amerikan ürünlerine ek gümrük vergileri listesi hazırlıyor. Trump’ın “karşılıklı” vergileri ve otomotiv vergilerine yanıt olarak alınan bu önlemler, Boeing uçakları, ABD yapımı otomobiller ve burbon gibi endüstriyel ürünleri hedef alacak.
Gümrük vergileri konusunda Merz, ABD ve Avrupa’nın farklı yaklaşımları olduğunu söyledi.
Avrupa’nın görüşünün, bunların kimseye fayda sağlamadığı olduğunu söyleyen şansölye, “Trump için gümrük vergileri kendi ekonomisini korumak için bir araç ve bir tür sıfır toplamlı oyun: ‘Avrupa ekonomisi kötüye giderse, bizim için daha iyi olur’ [diye düşünüyor],” dedi.
Diplomasi
AB-ABD tarife geriliminde Çin faktörü

AB ile ABD arasında “bir ileri, bir geri” şeklinde devam eden tarife geriliminde Çin konusunun önemli rol oynadığı düşünülüyor.
ABD Başkanı Donald Trump, cuma günü AB’den duyduğu rahatsızlığı dile getirerek AB mallarına %50 tarife uygulamayı düşündüğünü açıklamıştı. Hazine Bakanı Scott Bessent ile Ticaret Bakanı Howard Lutnick de AB ile yaptıkları müzakerelerde yol alamadıklarını söyleyerek memnuniyetsizliklerini dile getirmişlerdi.
Fakat pazar günü Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile bir telefon görüşmesi yapan Trump, AB’ye yönelik tarifelerin temmuz ayına kadar ertelendiği “müjdesini” vermişti.
Wall Street Journal (WSJ), kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Trump yönetimi yetkilileri için önceliğin, AB’nin Çin mallarına yeni gümrük vergileri getirme taahhüdü olduğunu yazdı.
Habere göre Brüksel, hâlâ Pekin’e yönelik yeni vergilendirme yoluna girmiş değil ve Washington’un rahatsızlığı da buradan kaynaklanıyor.
Aynı kaynaklara göre, ABD ile ayrı ticaret müzakereleri kapsamında Birleşik Krallık, Çin çeliğine gümrük vergisi getirme yönünde adım atmayı kabul etti ve bu adım, Trump’ın bu ay açıkladığı ABD-Birleşik Krallık ticaret anlaşmasının imzalanmasına yardımcı oldu.
AB’nin yaklaşımına yakın kaynaklara göre, Brüksel yetkilileri Çin gibi “piyasa ekonomisi olmayan” ülkeleri ele almaya istekli olduklarını belirtti.
Müzakerelerde, AB gelecekte ABD’den daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ithal etmeyi, otomobiller ve diğer sanayi ürünleri ile bazı tarım ürünlerine uygulanan gümrük vergilerini düşürmeyi ve otomobillerin kayıt şartları gibi bazı tarife dışı ticaret engellerini kaldırmayı teklif etti. Brüksel ayrıca Çin’e karşı ortak iktisadi önlemler almaya da hazır.
Fakat AB, karşılığında ABD’den gümrük vergilerinin karşılıklı olarak indirilmesini talep ediyor; özellikle ABD’nin AB ithalatına uyguladığı %10’luk asgari gümrük vergisini kaldırmasını istiyor.
AB, halk arasında popüler olmayan gıda standartlarını düşürmeye veya Trump yönetimiyle yakın bağları olan ABD’li teknoloji şirketlerinin talebi doğrultusunda mevcut dijital yasaları zayıflatmaya ise hazır değil.
WSJ’deki habere göre, ABD Başkanı sadece Netflix gibi yayın hizmetleri için ücretlerin düşürülmesini veya hatta kaldırılmasını ve Apple ve Meta gibi teknoloji şirketlerine uygulanan cezaların iptal edilmesini talep etmiyor. Bunların yanı sıra ve özellikle, AB’nin Çin’den ithalata gümrük vergisi uygulaması ve ABD’nin Çin’e karşı yürüttüğü iktisadi savaşı desteklemesi konusunda ısrarcı.
Brüksel ise henüz daha fazla taviz vermeye hazır değil. Avrupa Komisyonu, nisan başında askıya alınan 21 milyar avroluk gümrük vergisini herhangi bir zamanda yeniden uygulayabileceğini açıkladı. Ayrıca, 10 Haziran’a kadar 91 milyar avroluk başka bir karşı gümrük vergisi paketi hazırlıyor.
Müzakereleri sürdürmek üzere dün (26 Mayıs) ABD’ye bir AB heyeti gönderildi. Heyete Avrupa Parlamentosu Ticaret Komitesi Başkanı Alman SPD’li Bernd Lange başkanlık ediyor.
Görüşmelere yakın bir kaynak, AB’nin Çin’in kilit sektörlere sağladığı devlet sübvansiyonları konusunda ABD ile işbirliği yapmaya hazır olduğunu özel olarak belirtti.
AB Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič, AB’nin ABD ile ticaret müzakerelerine tam olarak bağlı olduğunu ama çıkarlarını savunmaya hazır olduğunu söyledi.
Šefčovič, sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda, iki taraf arasındaki ticaretin eşsiz olduğunu, fakat “tehditlerle değil, karşılıklı saygıyla yönlendirilmesi gerektiğini” yazdı.
Çin, AB ihracatı için önemli bir pazar olmaya devam ediyor ve Avrupalı liderler Pekin ile yüksek profilli bir ticaret savaşı başlatmak konusunda isteksiz davranıyor.
Görüşmelerden haberdar olan kaynaklara göre, ABD, Japonya ve Güney Kore gibi diğer önemli ticaret ortaklarına da Çin ile ilgili benzer “iktisadi güvenlik” taleplerinde bulundu.
ABD, geçtiğimiz günlerde AB’ye, gümrük vergileri dışındaki engeller ve Çin’in iktisadi hakimiyetine ilişkin endişeleri ifade etmek için sıklıkla kullanılan “iktisadi güvenlik” kavramını da içeren, taviz istediği çeşitli alanları özetleyen bir belge gönderdi.
Konuyla ilgili bilgisi olan kaynaklara göre, çeşitli ticaret konularını ele alan AB’nin yanıtında, bloğun Çin konusunda işbirliğine hazır olduğu belirtildi.
Diplomasi
Rusya’ya karşı yaptırım cephesinde AB-ABD koordinasyonu koptu

Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın iç raporuna göre, Avrupa Birliği ile ABD arasında Rusya’ya yönelik yaptırımların delinmesine karşı ortak mücadele müzakereleri başarısız oldu ve transatlantik koordinasyon tamamen koptu. AB’nin yaptırımlar özel temsilcisi David O’Sullivan, 20 Mayıs’taki AB Dışişleri Konseyi’nde bu durumu teyit ederek G7 ülkeleri nezdindeki benzer işbirliğinin de “ivme kaybettiğini” söyledi.
Avrupa Birliği (AB) ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında, Rusya’ya uygulanan yaptırımların delinmesine karşı ortak mücadele konusunda yürütülen müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlandığı ve transatlantik koordinasyonun tamamen koptuğu bildirildi.
Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın iç raporuna dayandırılan Süddeutsche Zeitung gazetesinin haberine göre, AB’nin yaptırımlar özel temsilcisi David O’Sullivan, 20 Mayıs’ta Brüksel’de düzenlenen AB Dışişleri Konseyi toplantısında bu durumu teyit ederek, Rusya’nın yaptırımlardan kaçınmasına karşı “ortak çalışmanın” artık yürütülmediğini açıkladı.
Özel temsilci O’Sullivan, toplantıda yaptığı konuşmada, sadece AB-ABD arasındaki değil, aynı zamanda G7 ülkeleri nezdindeki benzer işbirliğinin de “ivme kaybettiğini” vurguladı.
Bu gelişmeler, Avrupalılar ve Amerikalıların Rusya’ya karşı yeni yaptırımlar üzerinde anlaşmaya varma olasılığını da sorgulanır hâle getirdi.
Avrupa Parlamentosu’nun Yeşiller Partisi üyesi Sergey Lagodinsky, transatlantik koordinasyondaki zayıflamanın güvenlik açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulundu.
Lagodinsky, Süddeutsche Zeitung‘a yaptığı açıklamada, “Sorun şu ki, ABD fiili olarak yaptırım rejiminin motoruydu,” ifadelerini kullandı.
Lagodinsky’e göre, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Rusya ile ilişkileri normalleştirmeye çalışması durumunda bu durum sona erecek.
Brüksel’deki toplantıya katılanlar, uygulanan yaptırımların Rusya ekonomisi üzerinde “kayda değer bir etki yarattığını” öne sürdü.
AB’nin özellikle Ermenistan, Sırbistan, Özbekistan ve Hindistan gibi üçüncü ülkeler üzerinden askeri amaçlı ürünlerin ihracatı konusunda bazı başarılar elde ettiği belirtildi.
Fakat Kazakistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye üzerinden yapılan sevkiyatlarda sorunların devam ettiği kaydedildi.
Çin, yaptırımların atlatılmasında başrolde
Gizli olduğu belirtilen rapora göre, O’Sullivan toplantıda Çin’in “yaptırımların delinmesi vakalarının yaklaşık yüzde 80’inden sorumlu olduğunu” ancak bunu reddetmeye devam ettiğini söyledi.
Rusya ile yapılan anlaşmalardan bazı AB şirketlerinin de kazanç sağladığı ve bu durumun Avrupa Komisyonu’nun üçüncü ülkelerle müzakerelerdeki pozisyonunu önemli ölçüde zayıflattığı ifade edildi.
AB’den 17’nci yaptırım paketi, Litvanya’dan “molotof” çağrısı
AB, Ukrayna’daki savaş nedeniyle 20 Mayıs’ta Rusya’ya karşı 17’nci yaptırım paketini kabul etmiş, böylece kısıtlamalara tabi tutulan tüzel ve gerçek kişilerin toplam sayısı 2 bin 400’ü aşmıştı.
Bazı AB üyeleri ise şimdiden 18’inci paketin hazırlanması çağrısında bulunuyor. Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nausėda, bugün yaptığı açıklamada, Moskova’nın mevcut önlemlerden çok daha sert tedbirleri hak ettiğini söyledi.
Nausėda, “AB’deki meslektaşlarımın 17’nci yaptırım paketinin sadece bir başlangıç olduğunu anlayacaklarını umuyorum. Gerçekten bir Molotof kokteyli olacak 18’inci paketi hazırlamamız gerekiyor,” diye ekledi.
-
Amerika6 gün önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Dünya Basını3 gün önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Söyleşi2 hafta önce
‘Alman medyası hükümetin halkla ilişkiler departmanı gibidir’
-
Görüş5 gün önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Dünya Basını1 hafta önce
Fas, Batı Afrika’da imparatorluk inşa ediyor
-
Ortadoğu2 hafta önce
Eski ABD Büyükelçisi Jeffrey: Şaraa’yı Esad’a karşı koruduk
-
Görüş1 hafta önce
Trump’ın Orta Doğu’daki ‘hasat turu’ dolu dolu sona erdi
-
Ortadoğu2 hafta önce
Trump-Şara görüşmesi: Beş şart masaya kondu