Bizi Takip Edin

Avrupa

Avrupa’nın elektrik şebekeleri trilyonlarca avroluk modernizasyona muhtaç

Yayınlanma

Avrupa Birliği’nin elektrik şebekeleri, büyük kesintileri önlemek, artan yeşil enerji üretimini desteklemek ve eskiyen altyapıyı yenilemek için trilyonlarca avroluk acil modernizasyona ihtiyaç duyuyor. Uzmanlara göre, İspanya’da yakın zamanda yaşanan ve komşu ülkeleri de etkileyen geniş çaplı elektrik kesintisi, bu ihtiyacın aciliyetini ortaya koydu.

Avrupa Birliği’nin (AB) enerji sistemi, olası elektrik kesintilerini önlemek, büyüyen yeşil enerji sektörünü desteklemek ve enerji depolama kapasitelerini güncellemek için trilyonlarca avroya mal olacak kapsamlı bir modernizasyona ihtiyaç duyuyor.

Reuters‘a konuşan uzmanlara göre, bu yatırımlar kıtanın enerji güvenliği için kritik önem taşıyor.

Modernizasyon ihtiyacı, yakın zamanda İspanya merkezli yaşanan ve Portekiz, Andorra ile Fransa ve Belçika’nın bazı bölgelerini etkileyen büyük elektrik kesintisinin ardından daha da aciliyet kazandı.

Habere göre kesinti, İspanya’nın Ukrayna’daki savaşın başlamasıyla petrol ve doğalgaz tedarikinde yaşanan aksamaların ardından fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmak amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi hızlandırmasıyla aynı döneme denk geldi.

Güneş ve rüzgar enerjisindeki artış, bu kaynakların değişken doğası nedeniyle şebekede ek zorluklar ve istikrarsızlık yaratarak büyük kesintilere yol açtı.

Uzmanlar, AB’deki iletim hatlarının yarısının 40 yaşından büyük olması nedeniyle şebekelerin yaşlanmasının da önemli bir sorun olduğunu vurguluyor.

Ayrıca, veri merkezleri ve elektrikli araçların artan enerji talebi ile siber saldırılara karşı korunma ihtiyacı da modernizasyonu zorunlu kılan diğer nedenler arasında gösteriliyor.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının sisteme entegrasyonu ve altyapının güncellenmesi için büyük finansman gerekiyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (UEA), gerekli modernizasyonlar için 2030 yılına kadar yıllık 600 milyar dolar harcanması gerektiğini tahmin ediyor.

Avrupa Komisyonu ise 2050 yılına kadar şebekelerin yenilenmesi için 2 ila 2,3 trilyon avroya ihtiyaç duyulacağını öngörüyor.

Düşünce kuruluşu Bruegel’deki analistlere göre, 2023’te Avrupalı şirketlerin enerji şebekelerine yaptığı 80 milyar avroluk yatırım (önceki 50 ila 70 milyar avro seviyesinin üzerinde olsa da) yeterli değil ve bu rakamın yıllık 100 milyar avroya çıkarılması gerekiyor.

Nisan ayı sonunda yaşanan kesintiden en çok İspanya etkilendi.

Madrid Barajas Uluslararası Havalimanı faaliyetlerini durdurdu, Valensiya ve Madrid’de metro seferleri aksadı. Ayrıca tren seferlerinde kesintiler yaşandı ve trafik ışıkları çalışmadı.

Nükleer santraller de “güvenlik gerekçesiyle” geçici olarak kapatıldı. Kesinti sırasında İspanya’da yaklaşık 7 kişinin hayatını kaybettiği ve 25 kişinin yaralandığı tahmin ediliyor.

Bu gelişmelerle birlikte, Bloomberg‘in haberine göre Avrupa Komisyonu, AB ülkelerine 2027 sonuna kadar hem boru hattı hem de sıvılaştırılmış (LNG) Rus gazı ithalatına tam yasak getirmeyi önermeye hazırlanıyor.

Bu tedbirlerin, 6 Mayıs’ta sunulması beklenen AB’nin Rus gazından çıkış yol haritası kapsamında hayata geçirilebileceği belirtiliyor.

AB, 2022 yılında Ukrayna’ya enerji arzının acil olarak yeniden sağlanması için 1 milyar avro acil yardım ve 400 elektrik jeneratörü sağlamıştı.

İspanya ve Portekiz’de elektrik kesintileri

Avrupa

Trump-Putin görüşmesi sonrası Avrupa’da endişe

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesi, Avrupalı liderler arasında Washington’un Moskova’ya yeterli baskı yapmayacağı endişesini doğurdu. Trump, Ukrayna’da “derhal” ateşkes müzakereleri başlayacağını söylerken, Putin “uygun anlaşmalar” ve “krizin temel nedenlerinin” ele alınmasını şart koştu.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Avrupalı liderlerin, Washington ile Moskova arasında varıldığı iddia edilen anlaşmalar karşısında “şoke olduğu” ve ABD’nin Rusya’ya daha fazla baskı yapmaya hazır olmadığı sonucuna vardığı bildirildi.

Financial Times‘ın görüşmelerin detaylarına aşina bir kaynağa dayandırdığı haberine göre, bu durum 19 Mayıs’ta gerçekleşen görüşme sonrası Avrupa’da endişeyle karşılandı.

Trump, Putin ile iki saat süren görüşmenin ardından Rusya ve Ukrayna’nın ateşkes ve savaşın sona ermesi için “derhal” müzakerelere başlayacağını duyurmuştu.

Görüşme sonrası Trump’ın ayrıca telefonla temas kurduğu İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Finlandiya liderleri, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in, Washington-Moskova hattındaki gelişmeler karşısında “şaşkına döndüğü” belirtildi.

Financial Times‘a konuşan kaynak, Avrupalı yetkililerin, Trump’ın Putin’i barışçıl bir çözüme yönelik ciddi adımlar atmaya zorlamak için “daha fazla baskı yapmaya hazır olmadığı” kanısına vardığını aktardı.

Öte yandan Almanya Başbakanı Friedrich Merz, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, çok taraflı telefon konferansına katılan tüm liderlerin Ukrayna’ya kapsamlı destek vermeye devam etme hazır olduğunu ifade ettiğini belirtti.

Merz, Avrupa ülkelerinin Rusya üzerindeki yaptırım baskısını artırma konusunda anlaştıklarını söyledi.

Ancak Merz, Trump yönetiminin bu önlemlere katılıp katılmayacağı konusunda net bilgi vermedi. Merz, “Avrupa ve Amerika, ateşkes yolunda Ukrayna’ya destek konusunda birleşmiştir. Avrupa, yaptırımlar yoluyla Moskova üzerindeki baskıyı artıracaktır. Bu konuda ABD Başkanı Donald Trump ile Putin’le yaptığı görüşmenin ardından mutabık kaldık,” diye vurguladı.

Trump, 19 Mayıs akşamı Putin ile gerçekleştirdiği ve iki saat süren görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, Rusya ve Ukrayna’nın ateşkes ve savaşın sona ermesi için “derhal” müzakerelere başlayacağını öne sürdü.

Trump, Moskova’ya yönelik yeni yaptırım olasılığından bahsetmezken, aksine Rusya’nın ABD ile ticari bağlarını genişletmek istediğini ve bu girişimi desteklediğini ifade etti.

Putin ise görüşmeyi yorumlarken, Moskova’nın ateşkese ancak “uygun anlaşmaların” sağlanması durumunda sıcak bakabileceğini vurguladı. Putin ayrıca, savaşın durdurulması için “krizin temel nedenlerinin” ortadan kaldırılmasının ana koşul olmaya devam ettiğini yineledi.

Trump, Putin ile görüşmesinden önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile ayrı bir telefon görüşmesi yapmış, Rus mevkidaşıyla yaptığı görüşmenin ardından Zelenskiy ile tekrar temas kurmuştu.

Bu ikinci telefon konferansına Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen gibi kilit Avrupalı liderler de katıldı.

Zelenskiy’in açıklamasına göre, Trump ile yaptığı görüşmede, Rusya’nın çatışmaları durdurmayı reddetmesi halinde Moskova’ya yönelik yaptırımların artırılması olasılığı ele alındı.

Ancak Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Yuriy Uşakov, Trump ile Putin arasındaki iki saatlik telefon görüşmesinde olası bir ateşkesin zamanlaması konusunun gündeme dahi gelmediğini belirtti.

Bloomberg‘in Kremlin’e yakın kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Vladimir Putin’in Rus ordusunun askeri üstünlüğüne olan güveni tam ve bu konuda taviz vermiyor.

Ajansın aktardığına göre Putin, 2025 sonuna kadar Donetsk, Lugansk, Zaporojye ve Herson oblastlarının tamamının idari sınırları dahilinde kontrolünü ele geçirmeyi hedefliyor.

Bu gelişmelerden önce, 16 Mayıs’ta İstanbul’da Rusya ve Ukrayna heyetleri arasında son üç yıldaki ilk doğrudan müzakereler gerçekleşmişti.

The Economist‘in haberine göre, Rus tarafı bu temaslar sırasında Harkov ve Sumi oblastlarına saldırı tehdidinde bulunmuş, ayrıca Donetsk, Lugansk, Herson ve Zaporojye oblastlarının kontrolünün kendilerine devredilmesinde ısrar etmişti.

Rus heyetine başkanlık eden Vladimir Medinskiy’in ise Moskova’nın savaşı “sonsuza kadar” sürdürmeye hazır olduğunu söylediği ifade edilmişti.

Trump-Putin telefon görüşmesinde neler konuşuldu?

Okumaya Devam Et

Avrupa

Durov: Fransız istihbaratı Romanya, Moldova ve Ukrayna hakkında bilgi topluyor

Yayınlanma

Telegram’ın kurucusu Pavel Durov, Fransız dış istihbarat servislerinin terörle mücadele bahanesiyle Romanya, Moldova ve Ukrayna hakkında jeopolitik bilgi toplamaya çalıştığını ifade etti. Durov ayrıca, Fransız yetkililerin Romanya seçimleri öncesi sansür talebinde bulunduğunu öne sürerken, Paris yönetimi bu suçlamaları “asılsız” olarak nitelendirdi.

Telegram uygulamasının kurucusu Pavel Durov, Fransız dış istihbarat servislerinin kendisiyle terörle mücadele ve çocuk pornografisiyle savaşma kisvesi altında görüştüğünü, ancak asıl amaçlarının Romanya, Moldova ve Ukrayna hakkında jeopolitik bilgi elde etmek olduğunu söyledi.

Durov, 18 Mayıs’ta X platformunda yaptığı paylaşımda, Fransız yetkililerin ayrıca Romanya’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde muhafazakâr seslerin sansürlenmesini talep ettiğini ancak bu talebi reddettiğini belirtti.

Fransız makamları ise bu iddiaları “tamamen asılsız” ve hassas bir seçim ortamında “dikkat dağıtma manevrası” olarak nitelendirerek reddetti.

Durov, yaptığı açıklamada, “Fransız dış istihbarat servisleri benimle görüştüklerini doğruladı — görünüşte terörle ve çocuk pornografisiyle mücadele etmek için. Gerçekte ise çocuk pornografisinden hiç bahsedilmedi. Fransa’daki terör şüphelilerinin IP adreslerini istediler, ancak asıl ilgileri her zaman jeopolitikti: Romanya, Moldova, Ukrayna,” ifadelerini kullandı.

Telegram kurucusu, aynı gün yaptığı bir başka paylaşımda ise bu yılın ilkbaharında Hôtel de Crillon’daki Salon des Batailles’de Fransız dış istihbarat servisi DGSE Başkanı Nicolas Lerner’in kendisinden seçimler öncesinde Romanya’daki muhafazakâr sesleri yasaklamasını istediğini dile getirdi.

Durov, “Reddettim. Rusya, Belarus veya İran’daki protestocuları engellemedim. Avrupa’da da bunu yapmaya başlamayacağız,” dedi.

Öte yandan Fransız dış istihbarat servisi DGSE, bu iddialara yanıt olarak, yetkililerinin Durov ile yıllar boyunca “şirketinin ve kendisinin terör tehditlerinin ve çocuk pornografisinin önlenmesindeki sorumluluklarını kesin bir dille hatırlatmak için” defalarca görüştüğünü kabul etti.

Ancak Fransız yetkililer, Durov’un suçlamalarını “tamamen asılsız” ve “dikkat dağıtma manevrası” olarak nitelendirdi.

Agerpres‘in aktardığına göre, Fransa Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan resmi açıklamada, “Fransa bu suçlamaları kesin bir dille reddetmekte ve herkesi Romanya’daki demokrasiye karşı sorumlu ve saygılı olmaya çağırmaktadır,” denildi.

Romanya makamları da Durov’un açıklamalarına tepki gösterdi. Bükreş Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Andrei Țărnea, X’te yaptığı bir paylaşımda, “Telegram ve diğer sosyal medya platformlarındaki viral bir yalan haber kampanyası seçim sürecini etkilemeyi hedefliyor. Bunu bekliyorduk ve Rumen makamları bu yalan haberleri ifşa etti,” ifadelerini kullandı.

Rusya doğumlu olan ancak hâlen Fransız vatandaşı olan Pavel Durov, geçen yıl Fransa’da çocuk pornografisi, uyuşturucu kaçakçılığı ve uygulamayla bağlantılı dolandırıcılık işlemleriyle ilgili bir soruşturma kapsamında gözaltına alınmıştı.

Mart ayında Dubai’ye dönen Durov, herhangi bir suç işlediğini reddetmişti.

Telegram binlerce kullanıcının verilerini ABD makamlarına verdi

Okumaya Devam Et

Avrupa

Polonya ve Portekiz’de AB yanlıları kazandı

Yayınlanma

Polonya ve Portekiz’de pazar günü yapılan seçimlerin galipleri AB yanlısı partiler ve siyasetçiler oldu.

Polonya’da, Varşova Belediye Başkanı Rafał Trzaskowski, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda az farkla birinci oldu.

Pazartesi sabahı, merkez sağdaki Sivil Koalisyon’un adayı %31,2 oy oranıyla ikinci tura yükselirken, milliyetçi-muhafazakâr Hukuk ve Adalet’in (PiS) desteklediği tarihçi Karol Nawrocki %29,7 ile ikinci sırada yer aldı.

Polonya’nın AB Konseyi başkanlığı gölgesinde gerçekleşen seçim kampanyası, konut, yolsuzluk ve güvenlik gibi iç meselelere odaklanırken, daha sağcı adaylar AB göç anlaşmasına, Yeşil Mutabakat’a ve AB’nin yetkilerinin genişletilmesine şiddetle karşı çıktı.

PiS’in desteklediği Andrzej Duda’nın on yıllık cumhurbaşkanlığının ardından, Trzaskowski’nin başkanlığı, aynı Sivil Koalisyon’dan Başbakan Donald Tusk’un hükümetinin yargı reformlarını sürdürmesini ve AB ile bağları güçlendirmesini sağlayabilir.

Ne var ki, ikinci turun sonucu henüz kesin değil. Tartışmalı “aşırı sağ” adaylar Sławomir Mentzen ve Grzegorz Braun’un ilk turda oyların yaklaşık beşte birini almasıyla, destekçileri şimdi liberal bir başkanlığı engellemek için Nawrocki’ye yönelebilir.

Portekiz: Sosyalistler için ‘yapısal değişim’ ve ‘felaket’

En büyük sürpriz ise Portekiz’de yaşandı. Aşırı sağcı Chega partisi, erken parlamento seçimlerinde Sosyalistlerle ikinci sırayı paylaştı.

İktidardaki merkez sağ koalisyon Demokratik İttifak %32 oy aldı, fakat Chega %22,56 alırken Sosyalist Parti ise %23,38’de kaldı.

Chega’nın başkanı André Ventura, “Bugün Chega, Portekiz’de iki partili sistemi öldürdü,” dedi.

Salazar diktatörlüğünün düşüşünden bu yana 50 yıllık Portekiz siyasetinde pazar günkü sonuçlar, Chega’nın son iki seçimde gösterdiği katlanarak artan büyümenin ardından, üçüncü bir partinin ilk kez bu kadar güçlü bir sonuç elde ettiğini gösteriyor.

Eski Sosyalist Bakan Antonio Vitorino, SIC haber kanalına verdiği demeçte, bunun “siyasi sistemde yapısal bir değişiklik” olduğunu söyledi.

Eski Sosyalist milletvekili Sérgio Sousa Pinto ise CNN’e verdiği demeçte, sonuçların “PS için tarihi boyutlarda bir felaket olduğunu ve partiyi hızlı kararlar almaya zorlayacağını” söyledi.

Sosyalistlerin düşüncelerinin merkezinde yer alması muhtemel konulardan biri göç. PS lideri Pedro Nuno Santos, bu yılın başlarında Expresso’ya verdiği demeçte, daha sıkı göç düzenlemelerine ihtiyaç olduğunu, partisinin bu alanda hatalar yaptığını ve ülke kültürünün saygı görmesi gerektiğini söylemişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English
OSZAR »