Ortadoğu
Bloomberg: İsrail, dünyanın silah tedarikçisi olmayı hedefliyor

Gazze savaşı sonrası silah ihracatını artırmak isteyen İsrail hem dışa bağımlılığı azaltmayı hem de büyüyen savunma sanayisiyle küresel pazarda daha büyük bir aktör olmayı hedefliyor. Avrupa’daki artan savunma harcamaları da bu planın zeminini oluşturuyor.
Bloomberg’de yer alan habere göre İsrail’in Gazze savaşını başlatmasının ardından ABD, İngiltere ve İtalya gibi silah tedarikçileri, Netanyahu hükümetini çatışmaya diplomatik bir çözüm bulmaya itmek umuduyla ülkeye askeri ihracatı kısıtladı. Bunun sonucu olarak, İsrail’in kendi silah üretim kapasitesi büyük ölçüde arttı. Şimdi ise İsrailli üreticiler yalnızca üretimi artırmakla kalmayıp, daha fazla ihracat yaparak küresel savunma pazarında daha fazla yer edinmeyi amaçlıyor. Satış yapılması hedeflenen ülkeler arasında, daha önce İsrail’e silah ihracatını kısıtlayan devletler de yer alıyor.
İsrail’in savunma sanayiinde faaliyet gösteren birçok şirket, üretim kapasitesini önemli ölçüde artırdı. Bloomberg’e konuşan İsrailli bir kaynağa göre, Tel Aviv ve New York borsalarında işlem gören Elbit Systems Ltd., MK84 adı verilen bir tonluk havadan atılan bombalar ile daha küçük versiyonlarının üretim hatlarını kuruyor. İsrailli yetkililere göre, Elbit ile Savunma Bakanlığı arasında 2,5 milyar şekel (yaklaşık 700 milyon dolar) değerinde, silah ve mühimmat için gerekli çeşitli kimyasal bileşenlerin üretimini artırmak için anlaşmalar imzalandı. Elbit CEO’su Bezhalel Machlis, “İsrail silah üretiminde daha bağımsız hale gelmeli” dedi.
Savunma Bakanlığı, geçen yıl İsrail ordusunun ihtiyaçlarını karşılayabilmek için milyarlarca şekellik sözleşmelere imza attı. Mayıs 2023’te Elbit ile 2,8 milyar şekel değerinde havan topu, füze ve roket üretimi için anlaşma sağlandı. Ekim ayında ise Elbit ve devlete ait Rafael Advanced Defense Systems Ltd. ile lazer tabanlı bir füze önleme sistemi olan Iron Beam’in üretim kapasitesini artırmak için 2 milyar şekellik bir anlaşmayı onayladı. Savunma Bakanlığı Başekonomisti Zeev Zilber, Tel Aviv’de yaptığı bir konuşmada “İsrail’de sahip olmadığımız bir şeyi başka bir yerde bulamayacağımızı zor yoldan öğrendik” dedi.
7 Ekim 2023’te Hamas’ın sürpriz baskınıyla başlayan, başka cephelere de sıçrayan savaş, İsrail ekonomisine ağır bir yük getirdi. 2024’te hükümet 278 milyar şekelle rekor düzeyde borçlandı, bütçe açığı GSYİH’nin %6,8’ine ulaştı ve büyüme oranı %0,9 ile son on yılların en düşük seviyesine geriledi.
İsrail, Ekim 2023’ten bu yana Gazze’nin büyük ölçüde yıkılması ve en az 50.000 Filistinlinin hayatını kaybetmesine rağmen saldırılarına devam ediyor. Yetkililer şimdi, ülkenin savaş kapasitesini artırmasının uzun vadede ekonomik ve stratejik fayda sağlayacağını savunuyor.
Resmi verilere göre Savunma Bakanlığı, savaş öncesi bütçesini iki katından fazla artırarak 154 milyar şekele çıkardı. Önümüzdeki yıllarda cephane, silah, yakıt ve diğer askeri malzemeler için toplam 220 milyar şekel harcama taahhüdünde bulundu. Bu harcamaların üçte ikisinden fazlası yurt içinde yapılacak; bu oran savaş öncesine göre dört kat artış anlamına geliyor. Bakanlık, bu yatırımın “ülkenin savunma sanayisini büyük ölçüde güçlendireceğini ve dışa bağımlılığı azaltacağını” belirtti.
İsrail, savunmaya yapılan yatırımı, uzun zamandır tüm siyasi pazarlıkların dışında tutuyor.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)’ne göre, bugün İsrail dünya çapında sekizinci büyük silah ihracatçısı. 2023’te toplam 13,2 milyar dolarlık askeri ekipman ihraç eden İsrail’in, toplam ihracatının %6’sı bu sektörden geldi.
Bloomberg’e göre şimdi yeni teknolojilerle bu konum daha da güçlendirilmeye çalışılıyor. Şubat ayında, start-up’lardan büyük firmalara kadar birçok şirket, çeşitli menzillerde, hızlarda ve irtifalarda insansız hava araçlarına karşı geliştirdikleri savunma sistemlerini test etti.
Elbit, uçaklara entegre edilecek lazer tabanlı füze savunma sistemleri üzerinde çalışıyor. Ayrıca F-16 savaş uçakları ve pilotları için koruma sistemlerinin geliştirilmesi hedefleniyor. Bu teknolojilerin yurt dışına da pazarlanması planlanıyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın küresel düzeni sarsan politikaları nedeniyle Avrupa’ya savunma harcamalarının artırılması yönünde baskıların arttığına dikkat çekilen haberde “Bu bağlamda İsrail’in ‘savaşta test edilmiş’ silah sistemleri büyük ilgi görüyor. İsrail Savunma Bakanlığı eski genel müdür yardımcısı Avi Dadon, ‘Her hükümet ilk olarak şunu sorar: İsrail ordusu bu sistemi kullanıyor mu? Ülkeler, İsrail’in benzersiz ürünleri ve ileri teknolojisi nedeniyle satın alım yapmaya devam ediyor’ dedi.”
Tüm bu yerli üretim hamlelerine rağmen İsrailli yetkililer, ABD desteğinin hâlâ kritik önemde olduğunu vurguluyor. Son 18 ayda İsrail’e yaklaşık 17 milyar dolarlık Amerikan askeri yardımı sağlandı ve ordudaki F-15, F-16 ve F-35 savaş uçaklarının tamamı ABD menşeli. Ancak savunma yetkililerine göre, ABD ve diğer geleneksel müttefiklerdeki siyasi belirsizlikler göz önüne alındığında, İsrail’in kendi savunma sanayisini geliştirmeye devam etmesi şart. Yeni İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, şubat ayında yaptığı açıklamada, “Bu savaş, kendi kendimize yeterli olmamız gerektiğini net biçimde gösterdi. Atıl olan üretim hatlarını canlandırdık, mevcutları genişlettik, yenilerini kurduk. Dışa bağımlılığı azaltmak güvenliğimizi, ekonomimizi ve sanayimizi güçlendiriyor” dedi.
Ortadoğu
ABD ve İsrail arasında İran gerginliği: Telefonda hararetli tartışma

ABD ve İsrail liderlerinin geçen hafta İran konusunda yaptığı telefon görüşmesinde görüş ayrılığı yaşandığı öne sürüldü. Tartışmanın ardından Trump’ın İsrail’e gönderdiği ABD’li bakan, “Başbakandan Trump ile birlikte çalışmasını ve akılcı kararlar alınmasına katkıda bulunmasını istedim” dedi.
Netanyahu ile Trump telefonda karşı karşıya geldi
İsrail basınına göre Başbakan Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump, İran’a karşı nasıl bir yol izleneceği konusunda geçen hafta gerçekleştirdikleri telefon görüşmesinde sert bir tartışma yaşadı.
Kanal 12’nin haberine göre, Trump görüşmede Netanyahu’ya “İranlılarla diplomatik bir çözüm istiyorum. İyi bir anlaşma yapma yeteneğime inanıyorum” dedi. Ayrıca her iki tarafın çıkarına olacak bir uzlaşmadan yana olduğunu vurguladı.
Bu haber, daha önce tarafların İran’ın nükleer silah edinmesini önlemek konusunda hemfikir oldukları yönündeki resmi açıklamalarla çelişiyor.
Başbakanlık Ofisi ise Perşembe günkü telefon görüşmesinin ardından yaptığı yazılı açıklamada, iki liderin İran’a nükleer silah kapısını kapatmak gerektiği konusunda mutabık kaldığını bildirmişti.
Trump’ın İsrail’e gönderdiği bakan: Zamanımız kısıtlı
Kanal 12’nin haberinin ardından ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem’in İsrail ziyareti sırasında Fox News’e verdiği bir röportaj dikkat çekti.
Noem, “Başkan Trump beni, müzakerelerin nasıl ilerlediğini konuşmak ve birlikte hareket etmenin önemini vurgulamak üzere gönderdi” dedi.
Trump’a yakınlığıyla bilinen Noem, Netanyahu ile yaptığı görüşmeyi “çok açık ve doğrudan” olarak tanımladı. Röportajda, “Başkan’ın başbakana ilettiği özel mesajı paylaşmam doğru olmaz” diyen Noem, Netanyahu’nun danışmanlarının da görüşme sonrası bu kadar açık bir toplantıyı daha önce yaşamadıklarını söylediğini aktardı. “İsrail’e olan desteğimizi yineledik ancak bu müzakereler de hayati öneme sahip” dedi ve ekledi: “Başkan Trump’ın karar vermesi için çok kısa bir süremiz var; haftalar ya da aylar değil, sadece birkaç gün. Bu süreçte Netanyahu’nun da işbirliği yapması gerektiğini ilettim.”
“Netanyahu’nun ABD’ye ihtiyacı var”
İsrail’in İran’a olası bir saldırı planını askıya alıp almadığı sorulduğunda Noem, “Başkan Trump, İran’ın nükleer silah sahibi olmasını asla kabul etmeyecek” dedi.
Noem şunları kaydetti: “İsrail’in ABD ile paylaştığı istihbarat çok önemli. Başkanımız barış istiyor ama gelecekte nükleer kapasiteye sahip bir İran’ı da kabul etmeyecek. Sadece barış yetmez Başkan, Netanyahu’nun da onunla aynı çizgide olmasını istiyor. İran’ın ve vekil gruplarının İsrail’e yönelik saldırıları göz önüne alındığında, İsraillilerin yaşadığı acıyı anlıyoruz. Ama Netanyahu da biliyor ki Amerika’ya ve Başkan Trump’a ihtiyaç duyuyor. Birlikte daha güçlüyüz ve bu süreç dürüst ve samimi yürütülmeli. İran’ın nükleer silah kapasitesine asla ulaşamayacağı bir gelecek için birlikte çalışmalıyız.”
Netanyahu’nun ofisi, Noem’le yapılan görüşmeye ilişkin yayımladığı açıklamada, bakanın “Başbakana ve İsrail devletine sarsılmaz desteğini” ifade ettiği bildirildi. Ancak İran konusuna yer verilmedi.
Trump: İran’la müzakerelerde ilerleme var
Öte yandan ABD ile İran arasında hafta sonu Roma’da yapılan beşinci tur nükleer müzakerelerde, uranyum zenginleştirme konusu temel kriz başlığı olmaya devam ediyor.
Tahran, barışçıl nükleer program kapsamında düşük seviyeli uranyum zenginleştirmeyi savunurken; Washington, bu faaliyetlerin tamamen durdurulmasını talep ediyor.
Müzakerelerden sonra taraflar temkinli açıklamalar yaparken, Başkan Trump, Morristown Havaalanı’nda gazetecilere iyimser mesajlar verdi. “İran cephesinden iyi haberler alabiliriz. Görüşmeler oldukça iyi gidiyor. Bunun olmasını gerçekten istiyorum. Çünkü bombaların atılmadığı ve insanların ölmediği bir çözüm arzuluyorum” dedi.
Ortadoğu
İsrail’in işgal planı: Filistinliler Gazze’nin yüzde 25’ine hapsedilecek

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal planı ortaya çıktı. Ordu, Gazze’nin yüzde 75’ini 2 ay içinde kontrol altına almayı ve 2,3 milyon Filistinliyi yalnızca yüzde 25’lik bir alana zorla yerleştirmeyi amaçlıyor. Eşzamanlı olarak BM dışlanarak yardım dağıtımı da İsrail kontrolüne geçiriliyor.
İsrail’in işgal planı, İsrail basınında yer alan belgelerle gün yüzüne çıktı. Plana göre, İsrail ordusu 2 ay içinde Gazze’nin’nin yüzde 75’ini işgal etmeyi ve 2,3 milyonluk Filistin nüfusunu yalnızca yüzde 25’lik bir alana zorla yerleştirmeyi hedefliyor. Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, İsrail ve ABD destekli Gazze Yardım Vakfı da Birleşmiş Milletler’i dışlayarak ilk yardım dağıtım merkezini Gazze’nin güneyinde faaliyete geçirdi.
İşgal planı: Gazze üç bölgeye parçalanacak
İsrail ordusunun sızdırılan planlarına göre, Filistinliler üç küçük bölgeye hapsedilecek:
-Güneyde Refah-Han Yunus arasında yer alan El-Mevasi kıyı şeridi,
-Orta kesimde Deyr el-Belah ile Nusayrat yakınları,
-Kuzeyde ise Gazze kent merkezinin dar alanları.
Bu plan çerçevesinde, toplamda 365 km² büyüklüğündeki Gazze Şeridi’nin yalnızca yüzde 25’i Filistinlilere “ayrılmış” olacak. Geriye kalan %75’lik bölüm ise askeri kontrol altında olacak ya da “güvenlik gerekçesiyle tahliye” kapsamında boşaltılmış durumda bulunacak.
Birleşmiş Milletler ve yerel kaynaklara göre, hali hazırda Gazze topraklarının yüzde 81’i ya doğrudan işgal edilmiş ya da tahliye emirleriyle fiilen boşaltılmış durumda. Gazze Hükümeti Medya Ofisi ise bu oranın yüzde 77’ye ulaştığını açıkladı.
Gazze’nin güneyinde toplu tahliyeler başladı
İsrail ordusu, 26 Mayıs itibarıyla Gazze’nin güneyinde Han Yunus, Refah, Abasan, el-Karara ve Beni Süheyl gibi yoğun nüfuslu bölgeleri kapsayan geniş alanlar için toplu tahliye emirleri yayımladı. Ordu sözcüsü Avichai Adraee, bu bölgeleri “kırmızı bölge” olarak işaretleyerek sosyal medyada harita paylaştı ve burada yaşayan Filistinlilerin, sahil şeridindeki El-Mevasi’ye gitmesini istedi.
Bu tahliye çağrıları, geniş çaplı bir kara harekâtı ile aynı anda başlatıldı. Kanal 14 muhabiri Hallel Biton Rosen, İsrail ordusunun 98. ve 36. tümenlerine bağlı birliklerin Han Yunus’ta konuşlandığını bildirdi. Operasyonun birkaç hafta süreceği öngörülüyor.
Yardımda yeni dönem: BM dışarıda, ilk merkez açıldı
İsrail, askerî harekâtın yanı sıra, Gazze’deki insani yardım dağıtımını da kendi kontrolü altına almak için yeni bir model uygulamaya koydu. Refah’ın Tel Sultan Mahallesi’nde ilk yardım dağıtım merkezi açıldı. İsrail ve ABD destekli Gazze Yardım Vakfı (GHF) öncülüğünde başlatılan bu girişim, BM gibi kuruluşları devre dışı bırakmayı hedefliyor.
Önümüzdeki haftalarda üç yeni merkezin daha açılması planlanıyor: ikisi Gazze’nin güneyinde, biri Netzarim koridoru yakınlarında. ABD merkezli özel şirketlerin ve İsrail’le koordinasyon içinde hareket eden kurumların işlettiği bu merkezler, ciddi tartışmalara yol açtı. Vakfın İsrail’le bağlantıları, bağımsızlık ve insani ilkelere uygunluk konularında büyük endişeler doğurdu.
İşgal planı insani yardım sürecini de şekillendiriyor
Bu gelişmelerin ortasında GHF Başkanı Jake Wood, yardım sürecinin insani değerlerden saptığını belirterek görevinden istifa etti. Eski bir ABD Deniz Piyadesi olan Wood, istifa mektubunda şu ifadelere yer verdi: “Bu yardım planı, insanlık, tarafsızlık, yansızlık ve bağımsızlık ilkelerine sadık kalınarak uygulanamaz. Ben bu ilkelerden ödün veremem.”
Wood’un ayrılışı, yardımın siyasileştiği ve işgal planının insani yardım sürecine doğrudan yön verdiği yönündeki endişeleri daha da artırdı.
Ortadoğu
İsrail’den ABD garantörlüğünde ateşkes ve esir takasına ret

ABD adına İsrail ve Hamas arasında arabuluculuk yapan Filistin asıllı iş insanı Dr. Bishara Bahbah’ın sunduğu ABD garantörlüğünde ateşkes ve esir takası öngören teklif, İsrail tarafından reddedildi.
Lübnan merkezli El Mayadin televizyonu, Filistin asıllı Amerikalı in insanı Dr. Bishara Bahbah tarafından hazırlanan ve ABD’nin garantörlüğünde sunulan ateşkes ve esir takası teklifinin Hamas ve İsrail tarafından değerlendirildiğini duyurdu. Ancak teklifin basına yansımasının hemen ardından İsrailli yetkililer, Tel Aviv yönetiminin söz konusu planı reddettiğini basına sızdırdı.
ABD garantörlüğünde ateşkes
El Mayadin’e konuşan üst düzey bir Filistinli yetkili, Bahbah’ın sunulan teklifin, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un onayı ve koordinasyonu ile hazırlandığını belirtti.
Teklife göre ABD’nin resmi garantörü olacağı 60 günlük ateşkeste Hamas’ın elindeki 10 İsrailli rehinenin (5’i sağ, 5’i ölü) iki aşamada serbest bırakılması planlanıyor. Ateşkes süresince günde bin yardım kamyonunun Gazze’ye girişine izin verilmesi isteniyor. Ayrıca ateşkes devam ederken Gazze’nin yeniden inşası, teknokrat bir hükümetin kurulması ve siyasi çözüm müzakerelerinin başlatılması planlanıyor.
Habere göre bu önerinin hemen tüm maddelerine onay veren Hamas, teklifte öngörülen 60 günlük ateşkesin 70 güne çıkarılmasını talep etti. Rehinelerin tesliminin ise ilk gün ve yedinci gün olacak şekilde iki aşamada yapılması önerildi.
İsrail teklifi neden reddetti?
El Mayadin’in haberinin ardından, İsrail medyasına konuşan üst düzey bir İsrailli yetkili, söz konusu taslağın “Hamas’a teslim olmak anlamına geldiğini” iddia etti.
Söz konusu taslağın ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un daha önce gündeme getirdiği önerinin “çok uzağında olduğu” ileri sürüldü.
İsrail’in önerilen son esir takası ve geçici ateşkesi içeren taslağı reddettiğini dile getiren yetkili, söz konusu teklifin “İsrail’deki hiçbir sorumlu hükümet tarafından kabul edilemez olduğunu” savundu.
Söz konusu yetkili, esir takası ve geçici ateşkes için sunulan son taslağı reddeden taraf İsrail olmasına rağmen “Hamas’ın anlaşmada ilerleme sağlanmasında istekli olmadığını” iddia etti.
ABD Başkanı Donald Trump dün yaptığı açıklamada, Gazze’deki duruma dair ABD’nin hem İsrail hem Hamas yetkilileriyle doğrudan temas halinde olduğunu belirtmişti. Trump, “Bu durumu mümkün olan en kısa sürede durdurup durduramayacağımıza bakmak istiyoruz” demişti.
-
Amerika5 gün önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Dünya Basını2 gün önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Söyleşi2 hafta önce
‘Alman medyası hükümetin halkla ilişkiler departmanı gibidir’
-
Görüş4 gün önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Dünya Basını1 hafta önce
Fas, Batı Afrika’da imparatorluk inşa ediyor
-
Ortadoğu2 hafta önce
Eski ABD Büyükelçisi Jeffrey: Şaraa’yı Esad’a karşı koruduk
-
Görüş1 hafta önce
Trump’ın Orta Doğu’daki ‘hasat turu’ dolu dolu sona erdi
-
Ortadoğu1 hafta önce
Robert Ford: Ahmed Şara ile 2023’te İdlib’de görüştüm