Avrupa
Gagavuzya lideri Gutsul hakkında 20 gün tutuklama kararı

Moldova yargısı, Gagavuzya Özerk Bölgesi Başkanı Evgeniya Gutsul’u 20 gün süreyle tutukladı. Gutsul, tutuklanmasının siyasi amaçlı olduğunu savunarak Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu’yu suçladı ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım talep etti. Gutsul, 25 Mart’ta Kişinev Havalimanı’nda İstanbul’a gitmek üzereyken gözaltına alınmıştı.
Kişinev’deki mahkeme, Gagavuzya Özerk Bölgesi Başkanı Evgeniya Gutsul’u 20 gün süreyle tutukladı.
Savcılık, Gutsul için 30 gün tutukluluk talep etmişti, ancak mahkeme bu talebi kısmen kabul ederek siyasetçinin 20 gün tutuklu kalmasına karar verdi.
Mahkeme çıkışında konvoy eşliğinde ayrılırken Gutsul, “Gagavuzya bugün başsız bırakıldı,” dedi.
Savcı Adrian Scutaru, Gutsul’a yöneltilen suçlamaları “2023 yılında Gagavuzya’daki başkanlık seçimi kampanyasının yasa dışı finansmanı, evrakta sahtecilik, beyannamelerde sahtecilik, kampanya finansmanı raporlarında sahtecilik” olarak sıraladı.
Gutsul’un avukatları, tutukluluk kararına itiraz etmeyi planlıyor.
Evgeniya Gutsul, gözaltına alınmasının absürt olduğunu ve suçlamaların siyasi amaçlı olduğunu savundu ve kendisine yönelik bu baskının Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu tarafından başlatıldığına işaret etti.
Gutsul, 25 Mart’ta Kişinev Havalimanı’nda İstanbul’a gitmek üzereyken gözaltına alındı.
Yetkililer, seçim fonlarının yönetimi düzeninin ihlali ve belgelerde sahtecilik suçlamalarıyla ilgili bir soruşturma kapsamında 72 saatliğine gözaltına alındığını açıkladı.
Gözaltına alınmasının hemen ardından Gutsul, avukatları aracılığıyla Gagavuzya halkına bir mesaj iletti.
Mesajında, “başkanlık görevinden ayrılması ve derhal ülkeyi terk etmesi karşılığında hakkındaki davanın düşürülmesinin teklif edildiğini” belirtti.
Gutsul’un avukatı Sergey Moraru, 2023 yılında da ceza davasının kapatılması karşılığında istifa etmesinin teklif edildiğini de sözlerine ekledi.
Gutsul, sadece özerk bölge halkına değil, aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da başvurdu.
Putin’den, “Moldova makamlarına baskı yapmak için tüm diplomatik, siyasi ve hukuki mekanizmaları kullanmasını” ve “bağımsız Moldova Cumhuriyeti içindeki Gagavuz Özerk Bölgesi’nin özel statüsüne kesin ve net bir destek vermesini” istedi.
Erdoğan’a hitaben ise Gutsul, Ankara’nın 30 yıl önce Gagavuzya’nın Moldova içinde özel statü kazanmasına yardımcı olduğunu hatırlattı ve özerk bölge halkının Türkiye Cumhurbaşkanı’nın müdahalesini beklediğini söyledi.
Gagavuzya, Moldova’nın güneyinde yaklaşık 135 bin kişinin yaşadığı özerk bir bölge.
Yerli halkın neredeyse tamamı Rusya’yı destekliyor ve ülkenin Avrupa Birliği’ne katılmasına karşı çıkıyor.
Geçen seneki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda, Gagavuzya’da özerk bölge doğumlu Aleksandr Stoianoglo birinci olurken, görevdeki Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu (sonunda ikinci dönem için yeniden seçildi) ancak beşinci sırada yer aldı.
Evgeniya Gutsul, Temmuz 2023’ten beri Gagavuzya’yı yönetiyor.
Özerk bölge başkanlığı seçimlerine, iş insanı İlan Şor tarafından kurulan Şor Partisi’nden katıldı.
Haziran 2023’te, seçimlerden bir ay sonra, Moldova Anayasa Mahkemesi Şor Partisi’nin faaliyetlerini yasa dışı ilan etti.
Gözaltına alınan Gagavuzya lideri Gutsul, Putin ve Erdoğan’dan yardım istedi
Avrupa
Alman Savunma Bakanı Breuer: Rusya dört yıl içinde saldırabilir

Almanya Savunma Bakanı Carsten Breuer, NATO üyelerinin önümüzdeki dört yıl içinde Rusya’nın olası bir saldırısına hazırlıklı olmaları gerektiğini söyledi.
Breuer BBC’ye verdiği demeçte, Rusya’nın yılda yüzlerce tank ürettiğini ve bunların çoğunun 2029’da veya daha erken bir tarihte NATO’nun Baltık üye ülkelerine saldırmak için kullanılabileceğini belirtti.
Ayrıca, Macaristan ve Slovakya’nın son zamanlarda ifade ettiği görüş ayrılıklarına rağmen, NATO’nun Ukrayna’daki savaş konusunda birleşik duruşunu sürdürdüğünü vurguladı.
Breuer, Singapur’da düşünce kuruluşu Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü tarafından düzenlenen Shangri-la Diyalogu adlı savunma zirvesinin kenarında konuştu.
Breuer, NATO’nun Rusya’dan 40 yıllık hizmet hayatında hiç görmediği “çok ciddi bir tehdit” ile karşı karşıya olduğunu söyledi.
Şu anda Rusya’nın “muazzam ölçüde” kuvvetlerini artırdığını ve her yıl yaklaşık 1.500 ana muharebe tankı ürettiğini belirten bakan, “Her tank Ukrayna’daki savaşa gönderilmeyecek, stoklara ve her zaman Batıya karşı duran yeni askeri yapılara da gönderilecek,” dedi.
Breuer, Rusya’nın 2024 yılında 4 milyon adet 152 mm top mühimmatı ürettiğini ve bunların da tamamının Ukrayna’ya gönderilmeyeceğini ekledi.
Breuer, NATO’nun Baltık üye ülkelerine yönelik olası bir saldırı için “bir niyet ve stok biriktirme” içinde olduğunu söyledi.
Alman general, “Analistler 2029 için böyle bir değerlendirme yapıyor. Dolayısıyla 2029’a kadar hazır olmalıyız… Bana şimdi sorarsanız, bu 2029’dan önce olmayacağı garantisi mi? Hayır, değil. Dolayısıyla bu gece savaşmaya hazır olmalıyız,” dedi.
General Breuer, Litvanya, Polonya, Rusya ve Belarus’un sınırında bulunan Suwalki Boğazını en savunmasız bölgelerden biri olarak gösterdi.
Alman subay, “Baltık ülkeleri Rusya’ya gerçekten açık, değil mi? Oraya gittiğinizde bunu gerçekten hissediyorsunuz… Orada yaptığımız görüşmelerde bunu hissediyoruz,” dedi.
Estonyalıların, kendilerini “ısıyı hissedip, alevleri görüp, dumanı kokladıkları” bir orman yangınının yakınında olmaya benzettiklerini, oysa Almanya’da “ufukta biraz dumandan fazlasını görmediklerini” belirten Breuer, bunun Avrupa ülkeleri arasında olası bir Rus saldırısı tehdidine ilişkin farklı bakış açılarını gösterdiğini söyledi.
Rusya’nın Ukrayna savaşına bakışı Batı’nınkinden farklı olduğunu belirten Breuer, Moskova’nın savaşı daha çok NATO ile daha büyük bir çatışmanın “devamında” gördüğünü ve bu nedenle “Savunma hatlarımıza girmenin yollarını arıyor ve bunları test ediyor,” dedi.
Baltık Denizindeki denizaltı kablolarına yapılan son saldırıları, Avrupa’daki toplu taşıma araçlarına yönelik siber saldırıları ve Alman elektrik santralleri ve diğer altyapı tesisleri üzerinde tespit edilen kimliği belirsiz insansız hava araçlarını örnek gösterdi.
Breuer, bu nedenle NATO üyelerinin ordularını yeniden güçlendirmeleri gerektiğini savundu ve “Şu anda yapmamız gereken şey, gerçekten eğilip herkese ‘hey, hızlanın… daha fazla çaba gösterin çünkü buna ihtiyacımız var’ demek. Kendimizi savunabilmek ve dolayısıyla caydırıcılık oluşturabilmek için buna ihtiyacımız var,” dedi.
BBC’nin, Macaristan ve Slovakya’nın Moskova ile yakınlaşması nedeniyle NATO’nun birliği hakkında sorduğu soruya Breuer, ittifakın hâlâ sağlıklı olduğunu vurguladı.
Ukrayna savaşının başlamasından kısa süre sonra Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılma kararlarına işaret eden Alman general, ülkeler ve askeri liderler arasında ”hiç bu kadar birlik görmediğini” savundu.
Breuer, “Hepsi şu anda NATO’ya yaklaşan tehdidi anlıyor, hepimiz caydırıcılık yönünde, kolektif savunma yönünde bir yol izlememiz gerektiğini anlıyor. Bu herkes için açık. Acil durumun farkında,” dedi.
Avrupa
Lagarde, dolara karşı: Bağımsızlık ve avroya biçilen uluslararası rol

Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Christine Lagarde, doların mevcut zayıflığını fırsat bilen avronun “daha büyük bir uluslararası rol” ve dünya finans sisteminde daha fazla önem kazanabileceğini öngörüyor.
Lagarde geçen hafta yaptığı konuşmada, Amerikan dolarının küresel döviz rezervlerindeki payının yüzde 58 ile 1994’ten bu yana en düşük seviyesinde olduğuna işaret etti.
Trump’ın ekonomi politikasından rahatsız olan yatırımcıların ve devletlerin, rezervlerini avro cinsinden varlıklara yatırmaya “motive olabileceğine” işaret eden eski IMF şefi, bunun için Avro bölgesinin “sağlam ve güvenilir bir jeopolitik temele” ihtiyacı olduğunu ve bunu “güçlü askeri kapasitelerle desteklemesi” gerektiğini vurguladı.
Lagarde bu nedenle uzun süredir propaganda ettiği tek ve ortak AB sermaye piyasasının (Sermaye Piyasaları Birliği) nihayet oluşturulması gerektiğini de savundu ve kararların “çoğunluk oyları” ile alınmasında yapılacak bir “genişleme” ile daha etkili hale gelmesini istedi.
Lagarde bunu talep ederken, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de Avrupa’nın ABD’den “bağımsızlığı” için yeni bir “büyük Avrupa projesi”nden yana olduğunu açıkladı. Bu projenin amacı, “yarının dünya ekonomisinde liderlik rolü”nü üstlenmek.
Zayıf dolar Trump’ın iktisat politikaları için bir fırsat
ABD dolarının mevcut zayıflığı yoğun tartışmalara konu oluyor. Şubat başında 1,02 ABD doları bir avro almaya yetiyordu, fakat şu anda neredeyse 1,14 ABD doları 1 avro ediyor.
Doların diğer altı para biriminden oluşan bir sepetle karşılaştırıldığı ICE ABD Doları Endeksi, nisan ortasına kadar yüzde 8 düşerek 1973’te endeksin oluşturulmasından bu yana en keskin düşüşünü yaşadı.
Bu durum genel olarak Trump’ın ticaret politikasının öngörülemezliği ve sonuçlarının tahmin edilmesinin zorluğuna bağlanıyor. Dolayısıyla, doların “güvenli liman” olduğu yönündeki geleneksel kesinlik sarsılmış durumda.
Doların zayıflaması, ABD Başkanı Trump’ın ülkenin endüstriyel gücünü yeniden kazanmasına yardımcı olma planları için elverişli: ithalat belirgin şekilde pahalılaşıyor ve ABD merkezli şirketlere yabancı rakiplerine karşı açık avantajlar sağlıyor.
Bu etki, ABD endüstrisini aşırı ithalattan korumayı amaçlayan ve halihazırda ABD’nin dünya çapındaki mevcut tedarikçilerinin işini zorlaştıran Trump’ın uyguladığı gümrük vergilerinin etkisiyle daha da artıyor.
Lagarde, doların gerileyişini avro ile dengelemek istiyor
Doların zayıflığı ve bunun sonuçları, Lagarde tarafından geçen pazartesi günü Berlin’deki Hertie School’da yaptığı konuşmada ele alındı.
Lagarde, bu konuyu mevcut küresel siyasi ve iktisadi gelişmelerin daha geniş bağlamına yerleştirdi. Lagarde, “Çok taraflı işbirliği, sıfır toplamlı düşünce ve ikili güç oyunlarıyla yer değiştiriyor,” dedi ve açık pazarların yerini korumacılığa bıraktığını ekledi.
AMB Başkanına göre bu durum, Avrupa ekonomisi küresel ticaret sistemine derinlemesine entegre olduğu için tüm AB için büyük riskler oluşturuyor.
İhracatın, katma değerin neredeyse beşte birini oluşturduğuna ve 30 milyon kişinin istihdamını sağladığına işaret eden Lagarde, aynı zamanda, bu gelişmenin avro için beklenmedik fırsatlar da sunduğuna işaret etti.
Lagarde’a göre, şu anda doların hakim rolü konusunda “belirsizlik” var ve bu durum, avro için daha büyük bir uluslararası rolün kapısını açabilir.
Şu anda, dünya döviz rezervlerinin yalnızca yüzde 20’si avro cinsinden tutulurken, yüzde 58’i ABD doları cinsinden. ABD dolarının uzun süreli zayıflığı, dengeleri ilk kez Avrupa’nın tek para birimi lehine önemli ölçüde değiştirebilir.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde: Visa ve Mastercard’dan çıkacağız
AB’ye ‘daha güçlü jeopolitik temel’ oluşturma çağrısı
Lagarde konuşmasında, avronun uluslararası rolünün güçlenmesinin Avro bölgesi için önemli olumlu etkiler yaratacağını belirtti.
Ona göre bu, daha düşük maliyetle borçlanma imkanı sağlayarak, dış talebin belirsizleştiği bir dönemde iç talebin güçlenmesine yardımcı olacak.
Ayrıca, avro ile daha fazla ticaret yapılması durumunda AB’nin “daha fazla bağımsızlık” kazanabileceğini öne süren Lagarde, tüm bunların “yaptırımlar ve diğer zorlayıcı önlemlere karşı” daha fazla koruma sağlayacağını ve böylece mevcut küresel iktisadi savaşta ABD’nin saldırılarına karşı savunma için yeni fırsatlar yaratacağını söyledi.
Öte yandan Lagarde, avroyu yatırımcılar ve ülkeler için cazip hale getirmek için AB’nin “temel meseleler” üzerinde çalışması gerektiğini söyledi.
“Sağlam ve güvenilir bir jeopolitik temel” ve “açık ticarete sarsılmaz bağlılığın” AB açısından vazgeçilmez olduğunu belirten AMB lideri, her ikisinin de sadece siyasi olarak değil, aynı zamanda güçlü askeri kapasitelerle de desteklenmesi gerektiğini vurguladı.
Bu kapsamda, AB’nin uzun süredir kurmaya çabaladığı tek ve ortak sermaye piyasasını nihayet oluşturma çağrısı yapan Lagarde, son olarak da, çoğunluk karar alma sürecini genişleterek siyasi olarak daha etkili hale getirmek istiyor.
Berlin ve Brüksel’in yıllara yayılan hedefi
Berlin ve Brüksel, geçmişte de avronun dolar karşısında güçlenmesini ve muhtemelen dünya rezerv para birimi olarak doların yerini almasını umut etmişti.
Örneğin, Eylül 2008’de, küresel finansal krizin etkisiyle, dönemin Almanya Maliye Bakanı Peer Steinbrück, ABD’nin “küresel finansal sistemin süper gücü” statüsünü kaybetmekte olduğunu söylemişti.
Bundan kısa bir süre önce, SPD’ye bağlı Friedrich Ebert Vakfı bir analizinde, ABD dolarına yabancı yatırımcıların ve merkez bankalarının uzun süredir devam eden güveninin “yavaş yavaş tükenmekte” olduğuna ve ABD dolarının “küresel para birimi işlevini kaybetme” tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dair işaretler olduğunu iddia etmişti.
Vakıf, önceki dönemlerden farklı olarak artık doları kolayca ikame edebilecek alternatif bir para biriminin var olduğunu ileri sürerek avroya işaret etmişti.
‘Avrupa’nın bağımsızlığı’ iştahı artıyor
Avronun daha güçlü bir rol oynaması ve buna bağlı olarak doların zayıflaması arzusu, Berlin ve AB genelinde ABD’den bağımsız bir küresel güç konumu için çağrılar giderek yükselirken ortaya çıkıyor.
Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, seçim zaferinin hemen ardından, Avrupa’nın ABD’den “bağımsızlığını” kazanabilmesi için “Avrupa’yı mümkün olan en kısa sürede güçlendirmenin mutlak öncelik” olması gerektiğini açıklamıştı.
Geçen perşembe günü, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Aachen Charlemagne Ödülü için yapılan törende, “Avrupa’nın yeniden ayağa kalkma ve bir sonraki büyük Avrupa projesini gerçekleştirme zamanı” olduğunu söyledi.
Önceki uluslararası düzenin, “çok kısa bir süre içinde uluslararası düzensizliğe dönüştüğünü” ve bundan “yeni bir uluslararası düzen ortaya çıkacağını” savunan Leyen, Avrupa’nın bu yeni düzeni şekillendirmesi gerektiğini söyledi.
Misyonunu “Avrupa’nın bağımsızlığı” olarak ilan eden Başkan, bu amaçla, güvenliğe yatırım yapmak gerektiğini ve AB’nin gelecekte 800 milyar avroya kadar askeri harcama yapmayı mümkün kıldığını vurguladı.
Ayrıca, iktisadi durumun da iyileştirilmesi gerektiğinin altını çizen Leyen, “Avrupa, yarının küresel ekonomisinde lider rol üstlenmek için her şeye sahiptir,” dedi.
Avrupa
Birleşik Krallık, ‘sürekli mühimmat üretimi’ için kapasitesini artırıyor

Birleşik Krallık, savunma sanayisini gerektiğinde büyütebilmek için “her zaman hazır” bir mühimmat üretim kapasitesi oluşturacak.
Savunma Bakanlığı, Başbakan Keir Starmer hükümetinin savunma sanayisini güçlendirmek ve artan talebi karşılamak için silah stoklarını artırmak amacıyla altı mühimmat fabrikası inşa etmek için 1,5 milyar sterlin (2 milyar dolar) yatırım yapacağını açıkladı.
Uzun menzilli silahlar, konut tesisleri ve diğer yatırımlar da düşünüldüğünde en az 3 milyar sterlin harcanacak.
Bakanlığın yıllık “incelemesi”, düşmanları caydırmak için tasarlanan “savaş hazırlığı”na da odaklanacak.
Bu adım, Birleşik Krallık’ın karşı karşıya olduğu en büyük tehditleri ve bunlara karşı koyacak kaynaklara sahip olup olmadığını belirleyecek yeni savunma stratejisini bugün (2 Haziran) yayımlamasından önce geldi.
Ada’nın mühimmat stokları, on yıllardır süren yetersiz yatırımların yanı sıra Ukrayna’ya sağlanan son destek nedeniyle tükenmiş durumda. Kendi mühimmatının çoğunu kendisi üretmesine rağmen, son İşçi Partisi hükümetinin aldığı bir karar, patlayıcı üretimini ABD ve Fransa gibi ülkelere yaptırmasına neden oldu.
Birleşik Krallık, on yıllardır kendi savunma sanayine yatırım yapma konusundaki kronik isteksizliğini kısmen gidermeye çalışıyor. Bu isteksizlik, ülkenin ordusunun Napolyon döneminden bu yana en küçük boyutuna düşmesine neden oldu.
Birleşik Krallık, geçtiğimiz günlerde, ayda 300 personeli kaybeden silahlı kuvvetlerinin “içini boşaltan” süreci sona erdirecek yeni stratejisini açıkladı. Bu strateji kapsamında, askeri konaklama koşullarını iyileştirmek için 1,5 milyar sterlinlik ek yatırım yapılacak.
Savunma Bakanı John Healey BBC’ye verdiği röportajda, “Hâlâ katılanlardan daha fazla kişi [ordudan] ayrılıyor. İlk işimiz bu eğilimi tersine çevirmek ve bir sonraki parlamentoda tam zamanlı personel sayısını artırmaya başlayabilmeyi istiyorum,” dedi.
Healey, yeni stratejinin Ukrayna’da savaşı sürdüren Moskova’ya “mesaj vermek” için tasarlandığını söyledi ve “Bu, İngiltere’nin silahlı kuvvetlerimizi güçlendirirken sanayi altyapımızı da güçlendirme kararlılığının bir göstergesidir ve gerektiğinde savaşmaya hazır olduğumuzun bir parçasıdır,” diye ekledi.
Keir Starmer da stratejinin yayınlanmasından önce The Sun gazetesinde yayınlanan bir makalede, “Gelişmiş askeri güçlere sahip devletler tarafından doğrudan tehdit ediliyoruz, bu nedenle savaşmaya ve kazanmaya hazır olmalıyız,” dedi.
Savunma Bakanlığı, yeni fabrikaları hangi savunma şirketlerinin inşa edeceğini açıklamadı.
Bakanlık, ek fonun Birleşik Krallık’ın mühimmat harcamalarını önümüzdeki dört yıl içinde 6 milyar sterline çıkaracağını, 1.000’den fazla yeni iş yaratacağını ve silahlı kuvvetlerin uzun süreli operasyonlara dayanmasına ve savaşta desteklenmesine yardımcı olacağını söyledi.
Hükümet ayrıca, Birleşik Krallık’ın silah sistemlerini daha iyi birbirine bağlamak ve savaş alanında düşman tehditlerine yönelik kararları hızlandırmak için 1 milyar sterlinin üzerinde yatırım yaparak bir “Dijital Hedefleme Ağı” kurmayı vaat etti.
Pazartesi günü yayınlanacak olan inceleme, ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupa’nın kendi güvenliği için daha fazla sorumluluk alması ve Birleşik Krallık’a yönelik artan askeri ve siber tehditlere yanıt niteliğinde olacak.
Trump’ın göreve gelmesinden sadece birkaç hafta sonra Starmer, ülkesinin askeri kapasitesini güçlendirmek için savunma harcamalarını 2027 yılına kadar %2,3’ten %2,5’e, bir sonraki parlamentoda ise %3’e çıkaracağını duyurmuştu.
Muhafazakâr Parti’nin gölge adalet bakanı Robert Jenrick, Sky News’e verdiği röportajda, “Durumun ciddiyeti göz önüne alındığında, 2034 çok uzun bir süre. Maliye Bakanı Rachel Reeves’in, daha hızlı ve daha ileri gitmemizi istediği bu vaatlerini yerine getirip getirmeyeceğinden şüpheliyim,” dedi.
İngiliz savunma yetkilileri, hükümeti, askeri harcamaları GSYİH’nin %2,5’ine çıkarma planlarının yeterli olmayacağı ve yetersiz finansman nedeniyle kesintilerin yine de yapılması gerekeceği konusunda özel olarak uyardı.
Bloomberg’in şubat ayında bildirdiğine göre, Başbakanlık ve Hazine Bakanlığına bu yılın başlarında, %0,2’lik artışın Birleşik Krallık’ın sadece mevcut durumunu korumasına ve mevcut yeteneklerini sürdürmesine olanak tanıyacağı söylendi.
İncelemenin önemine rağmen, Avrupa ve NATO haziran zirvesinde yatırımları artırmayı planlarken, Starmer yönetimi savunma harcamalarını daha da artırması için baskı altında kalacak gibi görünüyor.
Bu hedef, 2032 yılına kadar GSYİH’nin %5’i. Bu oranda %3,5 “sert savunma” harcamaları ve %1,5 ise siber ve sınır güvenliği gibi askeri harcamalar olarak belirlendi.
-
Dünya Basını1 hafta önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Amerika2 hafta önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Görüş1 hafta önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Ortadoğu2 hafta önce
Robert Ford: Ahmed Şara ile 2023’te İdlib’de görüştüm
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Orta Doğu’daki ‘hasat turu’ dolu dolu sona erdi
-
Görüş2 hafta önce
İspanya’dan Türkiye’ye bakmak
-
Diplomasi1 hafta önce
Lavrov’un ziyareti ve Ermenistan’da son durum: Denge mi, savrulma mı?
-
Görüş1 hafta önce
Rusya ile müzakerelerde aklıselimin galip gelme ihtimali