Ortadoğu
Gazze’de “ateşkes” diplomasisi hızlandı: Masada “Hamassız Gazze” planı var

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Gazze’de olası ateşkes ve esir takası gündemiyle İsrail’e gitti, ardından Mısır ve Katar’ı ziyaret edecek.
The Times of Israel gazetesinin haberinde, Sullivan’ın İsrail Başbakanı Netanyahu ve diğer yetkililerle yaptığı görüşmenin 20 Ocak’ta görevi devredecek olan Joe Biden yönetiminin Gazze’de esir takası ve ateşkese varılması için yaptığı son hamle olduğu değerlendirmesinde bulunuldu.
İsrail Başbakanlık Ofisinden yayınlanan fotoğraflarda, Sullivan ile Netanyahu arasındaki görüşmede üst düzey bakanların yanı sıra İsrail İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) Başkanı Ronen Bar, Dış İstihbarat Teşkilatı Mossad Direktörü David Barnea ve Esirler ve Kayıplar Dosyası Koordinatörü Gal Hirsch’in de hazır bulunduğu görüldü.
Bölgedeki Batılı bir diplomat Reuters’a İsrail’in Filistinli militan Hamas grubuyla bir anlaşmaya varmak üzere olduğunu ancak bunun kapsamının sınırlı olacağını, sadece birkaç rehinenin serbest bırakılmasını ve çatışmalara kısa bir ara verilmesini içereceğini söyledi.
Müzakere edilen ateşkes, Mısır’ın “Hamassız Gazze” planına dayanıyor.
Plan başlangıçta bir ya da iki ay sürecek bir ateşkes ve rehinelerin kademeli olarak serbest bırakılmasını öngörüyor. Eş zamanlı olarak “sahada askeri baskı olmaksızın daha kapsamlı ve uzun müzakereler yapılması düşünülüyor. Mısırlı yetkililer ateşkes başladıktan sonra Hamas’a yaşayan rehinelerin listesini vermesi için birkaç günlük bir süre tanınmasını talep edecek. Plana göre ayrıca Mısır ve Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı, Filistin Yönetimi’nin gözetiminde ve Mısır’ın denetiminde hızlı bir şekilde yeniden faaliyete geçecek.
İsrail’e, Mısır’a geçiş yapan kişilere veto hakkı verilecek ve Kahire, Hamas’ın “önümüzdeki dönemde” ne sınır kapısını ne de Gazze Şeridi’ni kontrol etmesine izin verilmeyeceğine dair Filistin tarafından taahhüt alınacağını garanti edecek.
Hamas’ın bu plana Gazze’nin yönetiminin yerel Filistinlilerden oluşacak bir komisyona devredilmesi şartıyla onay verdiği biliniyor.
Mısırlı yetkililer planı İsrail’e de iletti. Şin-Bet Direktörü Ronen Bar ile Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin iki gün önce Mısır’daydı. İsrail dış istihbarat teşkilatı Mossad Direktörü David Barnea’nın ise Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Doha’da bir araya geldiği belirtiliyor.
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ise telefonda görüştüğü ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’e ABD vatandaşı esirler de dahil olmak üzere esirlerin serbest kalmasını sağlayacak bir anlaşma için “şans olduğunu” söyledi. Katz, 4 Aralık’ta da benzer şekilde, “Bu sefer Hamas ile gerçekten bir esir takası yapma şansımız var” açıklamasında bulunmuştu.
ABD Başkanı Donald Trump, 20 Ocak’ta görevi Joe Biden’dan devralmadan önce Hamas’ın Gazze’de tuttuğu rehineleri serbest bırakmasını istemiş “aksi taktirde Ortadoğu cehenneme döner” tehdidinde bulunmuştu.
Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu da dün akşam Gazze’de derhal kapsayıcı ve kalıcı ateşkes ile esirlerin koşulsuz serbest bırakılması talep edilen karar tasarısını kabul etti. Filistin tarafından sunulan tasarı, 193 üyeli BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada 9 “hayır” ve 13 “çekimser” oyuna karşı 158 “evet” oyuyla kabul edildi.
Ortadoğu
Tucker Carlson ile Ted Cruz arasında İran tartışması

ABD’li sunucu Tucker Carlson ve Cumhuriyetçi Teksas Senatörü Ted Cruz, senatörün Başkan Donald Trump’a verdiği destek ve İran ile tırmanan çatışmada İsrail’e yönelik tutumu nedeniyle ateşli bir tartışma yaşadı.
Muhafazakâr medya kişiliği salı günü, bugün (18 Haziran) tam olarak yayınlanacak olan röportajdan bir kesit yayınladı. Bu kesitte Carlson, Cruz’a İran ve demografik yapısı hakkında ayrıntılı sorular sordu. Cruz, Carlson’un aradığı cevapları bilmeyince, sunucu senatörü “devirmek istediğin ülkenin” ayrıntılarını bilmemesi nedeniyle sert bir şekilde eleştirdi.
İkili arasındaki diyalog şöyle gelişti:
Carlson: Bu arada, İran’da kaç kişi yaşıyor?
Cruz: Nüfusunu bilmiyorum.
Carslın: Hiç mi?
Cruz: Hayır, nüfusunu bilmiyorum.
Carlson: Devirmeye çalıştığın ülkenin nüfusunu bilmiyor musun?
Cruz: İran’ın nüfusu kaç?
Carlson: 92 milyon. Bunu nasıl bilmezsin?
Cruz. Nüfus tabloları ezberlemek için oturup zaman harcamam.
Carlson: Hükümetin devrilmesi çağrısı yaptığınız için bu rakamlar bir şekilde önemli.
Cruz: 90 milyon mu, 80 milyon mu, 100 milyon mu, bunun ne önemi var? Neden önemli?
Carlson: İran’ın etnik yapısı nedir?
Cruz: Pers ve ağırlıklı olarak Şii.
Carlson: Yüzde kaç?
İki adam daha sonra birbirlerine bağırmaya başladı.
Ted Cruz, İsrail’in savaşı için ‘biz’ deyince…
Carlson, sözünü keserek “İran hakkında hiçbir şey bilmiyorsun” dediğinde Cruz, “Tamam, bu çok sevimli” dedi ve “Yani, ben İran konusunda Tucker Carlson kadar uzman değilim…” dedi.
Carlson ise cevap olarak, “Sen, bir hükümetin devrilmesini isteyen bir senatörsün ve ülke hakkında hiçbir şey bilmiyorsun,” dedi.
Cruz daha sonra, “Hayır, sen ülke hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. Donald Trump’ı öldürmeye çalışmadıklarını iddia eden sensin. General [Kasım] Süleymani’yi öldürmenin iyi bir fikir olup olmadığını anlayamayan sensin ve bunun kötü bir fikir olduğunu söyledin,” diye konuşunca Carlson, Cruz’un ilk iddiasına karşı çıkarak, ”Hayır, ben öyle demiyorum. Ben senin onların Trump’ı öldürmeye çalıştıklarına inanmadığını söylüyorum,” iddiasında bulundu.
Daha sonra Senatör, “Biz bugün askeri saldırılar gerçekleştiriyoruz,” diye karşılık verince, Carlson senatöre “biz” kelimesini kullanması konusunda baskı yaptı.
Cruz ise ABD’nin İsrail’in çabalarını desteklediğini, fakat saldırıları İsrail’in gerçekleştirdiğini savundu.
Carlson, “Az önce ‘biz’ dedin. Bu çok önemli bir konu. Sen bir senatörsün. Eğer ABD hükümetinin şu anda İran’la savaşta olduğunu söylüyorsan, insanlar seni dinliyor,” dedi.
Başkanın uzun süredir destekçisi olan Carlson, İran’da izlenecek en iyi yaklaşım konusunda çelişen görüşleri nedeniyle kendini Trump ile karşı karşıya buldu.
İsrail’in geçen hafta İran’a füze saldırısı düzenlemesinin ardından Carlson, Trump’ı gerginliğin tırmanmasında “suç ortağı” olarak nitelendirdi ve “bundan sonra ne olacağına” bağlı olarak başkanın mirasının tehlikede olduğunu söyledi.
Trump’ın yanıtı gecikmemişti
Carlson, yıllardır Orta Doğu’ya askeri müdahaleyi savunan Cumhuriyetçi liderleri, diplomatları ve diğerlerini eleştiriyor.
Geçen hafta, Fox’taki eski meslektaşları ve Trump’ı gereksiz bir savaşa ittiğini söylediği parti üyeleri de dahil olmak üzere, “savaş çığırtkanlarına” sert çıkıştı.
Carlson geçen hafta sosyal medyada, “Gerçek ayrım, İsrail’i destekleyenlerle İran’ı veya Filistinlileri destekleyenler arasında değil. Gerçek ayrım, şiddeti kayıtsızca teşvik edenlerle bunu önlemeye çalışanlar arasında,” yazmıştı.
Trump ise gazetecilere, “Tucker Carlson’ın ne dediğini bilmiyorum. Gitsin bir televizyon kanalı bulsun ve insanlar dinlesin,” diye karşılık vermişti.
Başkan pazartesi günü bir adım daha ileri giderek, eski prime time sunucusu ve internet yorumcusu Carlson’u “çılgın Carlson” olarak nitelendirdi ve Truth Social hesabında “İRAN ASLA NÜKLEER SİLAH SAHİBİ OLAMAZ” diye yazdı.
Graham de Greene’e sataştı
İran gündemi dolayısıyla Cumhuriyetçiler arasında başlayan tartışma yayılarak sürüyor.
Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Grahamsalı günü verdiği bir röportajda, Cumhuriyetçi Temsilci Marjorie Taylor Greene’in “İran’ın oluşturduğu nükleer tehdidi anlamadığını” ileri sürdü.
Graham, Fox News‘ten John Roberts ile yaptığı röportajda, “Marjorie’yi severim, ama dürüst olmak gerekirse, bana göre o tehdidi anlamıyor,” dedi.
“Dini bir teokrasi olan İran’ın, dinci Nazilerin, tüm Yahudileri öldürmek için nükleer silah kullanacağını anlamıyorsanız, onların söylediklerini dinlemiyorsunuz demektir,“ diye devam eden Graham, İran’ın ABD ve İsrail için tehdit oluşturduğunu ve “bu dini fanatiklere nükleer silah vermenin” dünyanın çıkarına olmadığını söyledi.
Graham’ın sözleri, Greene’in İsrail-İran çatışmasına ABD’nin olası müdahalesine karşı çıkmasına yanıt olarak geldi. Greene’in, ”ABD’nin İsrail-İran savaşına tam olarak müdahil olmasını isteyenler Önce Amerika/MAGA değildir“ önerisine yanıt vermesi istendi.
X’te yayınladığı bir gönderide Temsilci, ”Masum insanların öldürülmesini dilemek iğrençtir. Yabancı savaşlardan bıktık, usandık. Hepsinden,” dedi.
Ne var ki Graham, Cumhuriyetçiler arasındaki bölünme olduğu iddiasını reddederek, partide İsrail’i desteklemeye karşı çıkan çok az kişi olduğunu söyledi.
Graham, “İsrail’e karşı İran’ı desteklemeye karşı çıkan Cumhuriyetçiler, kelimenin tam anlamıyla bir telefon kulübesine sığabilir. Cumhuriyetçilerden endişelenmiyorum. Cumhuriyetçiler İsrail’in yanındadır” diye ekledi.
Ortadoğu
Grossi: İran’ın nükleer silah peşinde olduğuna dair kanıtımız yok

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi, ajansın İran’ın nükleer silah elde etmeye çalıştığına dair hiçbir kanıta sahip olmadığını söyledi. Grossi, denetçilerin erişimi dışında gizli faaliyetler olup olmadığını bilmediğini ancak mevcut bilgilere göre sistematik bir çaba görmediklerini vurguladı.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi, Amerikan yayın kuruluşu CNN‘e yaptığı açıklamada, ajansın “İran’ın nükleer silah elde etmeye çalıştığına dair hiçbir kanıta sahip olmadığını” ifade etti.
Grossi’nin açıklamalarının bir bölümü, sunucu Christiane Amanpour tarafından X platformunda paylaşıldı.
“We did not have any proof of a systematic effort to move into a nuclear weapon.” @iaeaorg Director General affirms his agency’s findings about Iran’s nuclear program. pic.twitter.com/TmHx7rtfjJ
— Christiane Amanpour (@amanpour) June 17, 2025
‘Gizli faaliyetler olup olmadığını bilmiyoruz’
İran’ın nükleer programına ilişkin konuşan Grossi, denetçilerin erişim alanı dışında veya gizlice yürütülmüş faaliyetler olup olmadığını bilmediğini belirtti.
Grossi, “Bu şeyleri bilmiyoruz. Zira eğer bir aktivite olsaydı, gizli olsaydı, denetçilerimizden uzak olsaydı bilemezdik,” şeklinde konuştu.
Grossi, mevcut duruma ilişkin ise “Bize ulaşan ve raporlanan bilgilere göre, İran tarafından bir nükleer silaha ulaşmak için sistematik bir girişim olduğuna dair hiçbir kanıtımız olmadı,” ifadelerini kullandı.
‘İran’da kalmaya devam edeceğiz’
Grossi, daha önceki bir zamanda İranlı yetkililer ile ajans arasındaki işbirliği ve bilgi alışverişini övdüğünü hatırlatarak, UAEA’nın İran’daki varlığını sürdüreceğini teyit etti.
Ajans direktörü, “güvenlik koşulları izin verir vermez, İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması kapsamındaki yükümlülükleri uyarınca denetimlerin devam edeceğini” vurguladı.
Ortadoğu
İsrail, Tahran’daki uranyum santrifüj tesisini vurdu

İsrail ordusu, Tahran’da uranyum zenginleştirmek için kullanılan santrifüjlerin üretildiği bir tesisi vurduğunu açıkladı. Ordudan yapılan açıklamada, saldırının İran’ın nükleer silah üretme kapasitesini engelleme amacı taşıdığı belirtilirken, gece saatlerinde füze parçası üreten fabrikaların da hedef alındığı kaydedildi.
İsrail ordusu, başkent Tahran’da uranyum zenginleştirme amaçlı santrifüjlerin üretildiği bir tesise saldırı düzenlediğini bildirdi.
Ordu yönetiminden yapılan açıklamaya göre, İran bu yeni santrifüjler aracılığıyla nükleer silah yapmak için uranyum zenginleştirme ölçeğini ve hızını artırmayı amaçlıyordu.
Açıklamada ayrıca, İsrail hava kuvvetlerinin geçtiğimiz gece boyunca İran’ın füze hammaddesi ve bileşenleri üreten tesislerini de hedef aldığı belirtildi.
İsrail ordusu, bu tesislerde üretilen karadan karaya füzelerin İran tarafından İsrail topraklarına saldırı amacıyla, karadan havaya füzelerin ise İsrail hava kuvvetlerine karşı kullanıldığını kaydetti.
UAEA önceki saldırılardaki hasarı doğrulamıştı
İsrail daha önce de hava saldırılarıyla İran’ın Natanz’daki yer altı fabrikasında bulunan uranyum zenginleştirme santrifüjlerini imha etmişti.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi’ye göre, santrifüjler elektrik kesintisi ve tesisin yer üstü bölümünün yıkılması sonucu devre dışı kalmış olabilir.
Grossi ayrıca, İsrail’in saldırılarının ardından İran’ın İsfahan kentindeki nükleer tesiste de hasar tespit edildiğini belirtti.
UAEA Başkanı, tesiste dört binanın yıkıldığını ifade etti: merkezi kimya laboratuvarı, uranyum dönüştürme tesisi, reaktörler için yakıt üretim tesisi ve uranyum tetraflorür işleme tesisi.
Öte yandan, Fordo’daki yakıt zenginleştirme tesisi ile inşaatı devam eden Hondab’daki ağır su reaktöründe herhangi bir hasarın kaydedilmediği bilgisi verildi.
Buşehr Nükleer Santrali ve Tahran’daki araştırma reaktörünün de son saldırılarda hedef alınmadığı ve zarar görmediği aktarıldı.
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Görüş2 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3
-
Diplomasi3 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Amerika1 hafta önce
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta