Bizi Takip Edin

Diplomasi

Güney Kore ve Ukrayna, 2,1 milyar dolarlık kredi çerçeve anlaşması imzaladı

Yayınlanma

Güney Kore Planlama ve Maliye Bakanlığı, Maliye Bakanı Choi Sang-mok’un Ukraynalı mevkidaşı Sergey Marçenko ile 2,1 milyar dolarlık bir imtiyazlı uzun vadeli kredi sağlamak üzere çerçeve anlaşma imzaladıklarını bildirdi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, tarafların Ukrayna’nın yeniden inşasına yardımcı olabilecek projeler üzerinde çalışmada mutabık kaldıkları belirtildi.

Yonhap haber ajansına göre açıklamada, “Anlaşma, kredi yardımının yasal temelini oluşturmak üzere tasarlandı,” ifadelerine yer verildi.

Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, Eylül 2023’te Ukrayna’ya 2,3 milyar dolar tahsis edileceğini ve bunun 200 milyon dolarının 2024 yılında insani yardım için harcanacağını duyurmuştu.

Bakan Choi Sang-mok, Kiev ile iktisadi işbirliğini güçlendirmeyi umduğunu ifade ederek Güney Koreli şirketlerin ülkenin yeniden inşasında yer alabilmeleri için yardım talebinde bulundu.

Yoon Suk Yeol, Temmuz 2023’te Ukrayna’yı ziyaret etti. 2024 yılının başlarında ülke yetkilileri Ukrayna’ya ülkenin yeniden inşasında yardım etmeye devam edeceklerini söyledi.

Güney Kore Savunma Bakanlığı’na göre Seul, Kiev’e silah ve mühimmat tedarik etmiyor.

ABD’den Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a 95 milyar dolarlık yardıma onay

Diplomasi

İsviçre, Rusya’nın ‘gölge filosuna’ yönelik AB yaptırımlarına resmen katıldı

Yayınlanma

İsviçre, Avrupa Birliği’nin Rusya’ya yönelik 17. yaptırım paketine katılarak 17 kişi ve 58 kurumu hedef aldı; bu yaptırımlar özellikle Rusya’nın petrol taşımacılığında kullandığı ‘gölge filoyu’ da kapsıyor.

İsviçre, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya yönelik daha önce onayladığı 17’nci yaptırım paketine katıldığını duyurdu.

Bu karar, Rusya’nın Ukrayna’daki eylemleri ve uluslararası kısıtlamaları atlatma çabalarına karşı Batı’nın ortak tutumunu pekiştirirken, ABD’den de Moskova’ya yönelik daha sert adımlar atılabileceğine dair sinyaller geliyor.

Yaptırımlar özellikle Rusya’nın petrol sevkiyatında kullandığı ve “gölge filo” olarak adlandırılan gemileri hedef alıyor.

İsviçre’den Rus savunma sanayisine yaptırım

İsviçre hükümetinin resmi internet sitesinde yayımlanan açıklamaya göre, yeni kısıtlayıcı tedbirler 17 gerçek kişi ve 58 tüzel kişiyi kapsıyor.

Bu kişi ve kurumların İsviçre topraklarındaki mal varlıkları dondurulacak ve ülkeye girişleri ile transit geçişleri yasaklanacak.

İsviçre bakanlar kurulundan yapılan açıklamada, listeye alınanlar arasında Rusya’nın savunma sanayii kompleksiyle bağlantılı kişi ve kuruluşların da bulunduğu vurgulandı.

Bunun yanı sıra, yaptırımlar üçüncü ülkelere ait 189 gemiyi de kapsayacak şekilde genişletildi. Bu gemilerin önemli bir kısmının, uluslararası kısıtlamaları aşmak ve petrol taşımak için kullanılan Rusya’nın sözde “gölge filosuna” ait olduğu belirtildi.

Ayrıca, AB üyesi olmayan ülkelerdeki kuruluşlar da dahil olmak üzere 31 şirkete yönelik ihracat kontrollerinin sıkılaştırıldığı bildirildi.

AB’nin 17. paketi ‘gölge filoyu’ hedef alıyor

Avrupa Birliği, Rusya’ya karşı 17’nci yaptırım paketini 20 Mayıs’ta onaylamıştı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, paketin öncelikle Rusya’nın “gölge filosunu” hedef aldığını belirtti.

Bu paketle birlikte AB’nin kısıtlamalarına maruz kalan gerçek ve tüzel kişilerin toplam sayısı 2 bin 400’ü aştı.

Bazı üye ülkeler şimdiden bir sonraki, 18’inci önlem paketinin oluşturulmasına başlanması yönünde tekliflerde bulundu.

ABD Senatosu’ndan Rus petrolüne ağır vergi hazırlığı

Amerikalı Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham ise 30 Mayıs’ta Kiev’de düzenlediği basın toplantısında, ABD Senatosu’nun Haziran ayının ilk haftasında (2-8 Haziran) Rusya ve ekonomik müttefiklerine karşı yeni bir yaptırım yasa tasarısını değerlendirmeye başlayabileceğini bildirmişti.

Girişim, özellikle Rus petrolünü satın almaya devam eden ülkelerden yapılan ithalata yüzde 500 gümrük vergisi getirilmesini öngörüyor.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Alman düşünce kuruluşu DGAP: AB, Trump’a daha şiddetli yanıt vermeli

Yayınlanma

Alman Dış İlişkiler Konseyi (DGAP) yetkilileri, kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda AB’nin ABD hükümetini durdurmak için “şiddete şiddetle” yanıt vermesi gerektiğini söylüyorlar.

Brüksel’in Trump yönetiminin gümrük vergilerine karşı şimdiye kadar aldığı önlemler son derece çekingen. AB nisan ayında, ABD’nin çelik ve alüminyum gümrük vergilerine karşı misilleme gümrük vergileri uygulamakla tehdit ettiği ABD mallarının listesini hazırladı; bu liste, soya fasulyesi ve Harley Davidson motosikletleri gibi 21 milyar avro değerinde ithalatı olan malları içeriyor.

Ayrıca, önümüzdeki hafta kesinleştirilmesi planlanan 95 milyar avro değerinde ABD mallarından oluşan bir liste daha hazırladı; bu liste arasında otomobiller ve otomobil parçaları, uçaklar, tıbbi cihazlar ve kimyasallar da bulunuyor.

“Trump’a karşı savaşmanın tek yolu istikrarsızlık riskini göze almak”

AB’nin temkinli tavrı, ekonomi uzmanları ve siyasi danışmanlar arasında giderek artan bir hoşnutsuzluğa yol açıyor. Örneğin, DGAP uzmanı Markus Jaeger yeni yazısında, AB’nin daha saldırgan bir politika izlemesi gerektiğini savunuyor.

Trump’ın geniş bir seçmen tabanına sahip olduğu ABD eyaletlerine karşı gümrük vergileriyle saldırmanın bir anlamı olmadığını, bu önlemlerin “Trump’a çarpmadan geri döndüğünü” söyleyen Jaeger, bunun yerine “başkanın maliyet-fayda hesaplarını doğrudan” ele almanın daha iyi bir yol olacağını söylüyor.

Şimdiye kadarki deneyimlerin, Trump’ın “kapsamlı bir finansal istikrarsızlık riski”nden kaçındığını ve böyle bir risk ortaya çıktığında gümrük vergilerini geri çektiğini gösterdiğini kanıtladığına işaret eden Alman uzman, örneğin borsalarda yaşanan ciddi düşüşün, Trump’ı Çin’e karşı gümrük savaşını dondurmaya sevk ettiğini hatırlatıyor.

Bu nedenle AB’nin “inandırıcı ve etkili bir misilleme tehdidi” içeren bir stratejiye geçmesi çağrısında bulunan Jaeger, gerekirse, “düşmanca korumacı önlemlere” karşı çatışmanın tırmanmasından da kaçınmamak gerektiğinin altını çizdi.

Deutsche Bank Research’ün eski bir çalışanı olan Jaeger’e göre, gerekirse “kapsamlı istikrarsızlık riskini göze almak”, Trump’a karşı taktiksel olarak kendini savunmanın tek yolu.

“AB’nin ABD’ye karşı yapamadığını Çin yaptı”

Daha da temel bir eleştiri, bir başka DGAP uzmanı Shahin Vallée’den geldi.

Vallée, daha önce AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy’un, ardından o dönem Ekonomi Bakanı olan Emmanuel Macron’un ve son olarak George Soros’un ekonomi danışmanı olarak görev yapmıştı.

Vallée, AB’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın yeniden seçilmesinden sonra onu anlamaya ve onunla başa çıkmaya yönelik çabalarının “tamamen başarısız” olduğunu savunuyor.

AB’nin Trump’a karşı “şiddete şiddetle”, “açık ve görünür bir şekilde” tepki verilmesi gerektiğini kabul etmediğini savunan DGAP uzmanı, Trump’ın “tüm dünyayla aynı anda kafa kafaya çarpıştığı” sırada ortaya çıkan “olağanüstü fırsatı” Brüksel’in kaçırdığını düşünüyor.

Vallée’ye göre Çin veya Kanada gibi ülkelerle derhal ittifak kurarak ABD’yi izole etmek için harekete geçilseydi, Trump’ı pes ettirmek mümkün olabilirdi.

Vallée bu başarıyı, “direnerek kritik alanlarda kaldıraç gücünü kullanan” Çin’in elde ettiğini; ABD’nin “tamamen teslim olmasını” sağladığını ve bunu, gelecekte ABD ile iktisadi savaşta AB’nin işbirliğine ihtiyaç duymadan başardığını ileri sürüyor.

Uzmana göre AB ise şu anda bir sonraki gümrük tehditleri turunda sıkışmış durumda ve gelecekte daha da güçlü bir baskıya maruz kalacak.

“Şiddete şiddetle karşılık verilmeli”

Bu bağlamda Vallée, AB’nin Trump yönetimine yönelik iktisat politikasında “tam bir U dönüşü” yapması için ısrarla çağrıda bulunuyor.

Yazara göre ilk adım olarak Brüksel, ABD’nin çelik ve alüminyuma uyguladığı gümrük vergilerine karşı derhal karşı gümrük vergilerini yürürlüğe koymalı ve aynı zamanda otomobil gümrük vergilerine ve askıya alınan “karşılıklı” gümrük vergilerine karşı yeni karşı gümrük vergileri açıklamalı; bu, ABD’den 150 milyar avronun üzerindeki ithalatı kapsamalıdır.

İkinci olarak, AB, ABD’nin ikame edemeyeceği malların ihracatını kısıtlamalı. Vallée, yarı iletken üretiminde kullanılan litografi teknolojisini örnek olarak veriyor; burada muhtemelen, Hollanda şirketi ASML tarafından üretilen ve en azından Batıda şu anda büyük ölçüde alternatifi olmayan en gelişmiş çiplerin üretiminde kullanılan ekipmanlar kastediliyor.

Üçüncüsü, DGAP uzmanı, ABD hizmetler sektörü ithalatına karşı önlemler alınmasını savunuyor. Bu önlemler, bir yandan büyük ABD’li internet şirketlerinin kârlarına dijital vergiler getirilmesini, diğer yandan Avrupa’daki varlıklardan yararlanan ABD’li finans hizmet sağlayıcılarının faaliyetlerinin kısıtlanmasını içeriyor.

Vallée, bu konuda çatışmanın “keskin bir şekilde tırmanmasına” hazır olunması gerektiğini tavsiye ediyor.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Hamaney’den Trump’a nükleer anlaşma resti

Yayınlanma

Ali Hamaney

Tahran’ın kendi topraklarında uranyum zenginleştirmekten vazgeçmeyeceğini vurgulayan Hamaney’den Trump’a nükleer anlaşma resti geldi: “ABD’nin son teklifi doktrinimize ve pozisyonlarımıza yüzde 100 aykırı.”

İran’ın dini lideri Ali Hamaney İran devriminin kurucusu Ruhullah Humeyni’nin ölümünün 36. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen törende, ABD ile nükleer müzakere süreci, bölgesel ve uluslararası konular hakkında değerlendirmelerde bulundu.

ABD’nin, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin tamamen durdurulmasını içeren nükleer anlaşma teklifini, “ulusal bağımsızlığa” yönelik bir tehdit olarak nitelendiren Hamaney, “Nükleer meselede ABD’nin sunduğu plan, ‘biz yapabiliriz’ anlayışına yüzde yüz karşıdır. Ulusal bağımsızlık demek, bir ülkenin ABD ve benzeri ülkelerden gelecek yeşil ya da kırmızı ışığı beklememesi demektir” ifadesini kullandı.

Reuters: İran ABD’nin nükleer teklifini reddetmeye hazırlanıyor

Ülkesi için “nükleer endüstrinin” önemine değinen Hamaney, konuşmasına şöyle devam etti: “İran, büyük çabalar sonucunda nükleer yakıt çevrimini tamamlamayı başardı. Nükleer endüstri sadece enerji amaçlı değildir. Nükleer endüstri bir ana endüstridir. Nükleer endüstriden çok sayıda bilimsel alan etkilenmektedir. Uranyum zenginleştirme nükleer meselenin anahtarıdır. Amerikalıların temel söylemi, nükleer teknolojiye sahip olmamamızdır. Radyofarmasötiklerde (nükleer teknolojiyle üretilen ilaç) ve diğer nükleer tabanlı bilimlerde ‘bize ihtiyaç duyun’ diyorlar. ABD’nin kaba ve kibirli liderleri bunu istiyor. ABD’nin saçmalıklarına cevabımız açıktır. Bu konuda hiçbir halt yapamazlar.”

Hamaney’in gözetimindeki “nükleer müzakere komitesi”nin ABD’nin teklifi ile ilgili “tamamen tek taraflı” ve “Tahran’ın çıkarlarına aykırı” değerlendirmesinde bulunduğu iddia edilmişti.

İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırıma dair de konuşan Hamaney, “Bugünkü İslam ülkelerinin Filistin meselesiyle ilgili yapabileceği çok şey var. Bugün tarafsızlık zamanı veya sessiz kalma günü değil. Siyonist rejime herhangi bir şekilde destek veren alnında ebedi bir utanç kalacağından emin olabilir” dedi.

Hamaney, ABD’nin de İsrail’e verdiği destek nedeniyle Gazze’de işlenen suçların ortağı olduğunu ve Amerikan güçlerinin bölgeden çıkarılması gerektiğini söyledi.

Irakçi: Zenginleştirme kırmızı çizgimiz

İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi da dün Beyrut’u ziyaretinde, ABD’nin Umman üzerinden ilettiği taslakta “çok sayıda belirsizlik ve soru işareti” olduğunu belirterek “İran topraklarında uranyum zenginleştirmeye devam etmek bizim kırmızı çizgimiz” çıkışı yapmıştı. İran Dışişleri Bakanı’nın, “Ancak bu zenginleştirmenin nükleer silah üretimine yol açmamasını sağlamak için adımlar atmaya hazırız” demesi dikkat çekmişti. Irakçi Amerikan teklifine önümüzdeki günlerde yanıt vereceklerini de eklemişti.

Konsorsiyum yeniden mi gündemde?

ABD merkezli haber sitesi Axios’a konuşan İranlı bir yetkili ise Tahran’ın, kendi topraklarında olduğu sürece uranyum zenginleştirmenin bölge ülkelerinden oluşacak bir konsorsiyum ile uranyum zenginleştirmeyi kabul edebileceğini söyledi. Haberde, konsorsiyum önerisinin Amerikan teklifinde de yer aldığı iddia edildi. İranlı üst düzey yetkili ise Axios’a demecinde “İran toprakları” şartını yineledi: “Konsorsiyum İran sınırları içinde faaliyet gösterecekse bu, dikkate alınmayı hak edebilir. Ancak ülke sınırları dışında konuşlandırılırsa, kesinlikle başarısızlığa mahkum olacak.”

İlk başkanlık döneminde İran’la 2015 tarihli nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilen, Beyaz Saray’a döndükten sonra Tahran’a yaptırım öngören “azami baskı” politikasını yeniden yürürlüğe koymuştu. Trump, bu baskı ve askeri tehditler eşliğinde İran liderliğine bir mektup göndererek müzakere teklifinde bulunmuştu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English
OSZAR »