Bizi Takip Edin

Avrupa

Merkel’in eski danışmanı Heusgen: Almanya, İsrail’e karşı daha sert olmalı

Yayınlanma

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in danışmanı ve Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen, Almanya’yı İsrail’e karşı sert bir tavır almaya çağırdı ve Berlin’in uluslararası hukuku ihlal ettiğinde Netanyahu hükümeti ile yüzleşme sorumluluğu olduğunu söyledi.

Financial Times’a (FT) konuşan Heusgen, İsrail’i Filistin devletinin kurulmasına karşı çıktığı ve işgal altındaki Batı Şeria’daki yerleşimleri genişlettiği için şiddetle eleştirdi.

Heusgen, her iki politika ile birlikte ‘Başkan Biden’dan alıntı yapmak gerekirse, Gazze’nin ayrım gözetmeksizin bombalanması’nın da uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğini söyledi.

Böyle bir durumda, Almanya’nın ‘eğriye eğri, doğruya doğru deme sorumluluğu olduğunu’ söyleyen eski danışman, Aşmanya’nın “İsrail’i uluslararası hukuka uymaya teşvik etmeye devam etmek için İsrail’le olan iyi ilişkisini kullanmalı’ dedi.

Berlin’in tutumu MSC’nin ‘Küresel Güney’ ile ilişkilerini bozuyor

FT, Berlin’in İsrail’e verdiği koşulsuz desteğin, Arap ülkelerinin yanı sıra Münih Güvenlik Konferansında (MSC) iyi temsil edilecek ‘Küresel Güney’ ülkeleri ile ilişkisini bozduğuna işaret etti.

‘Savunmanın Davos’u’ olarak bilinen MSC, dünyanın her yerinden politikacıları, generalleri ve istihbarat şeflerini çeken, küresel diplomasi için dünyanın en etkili forumlarından biri.

Almanya, haftasonu İsrail’de yapılan ve Gazze’deki Filistinlilerin tehcir edilerek yerlerine siyonist yerleşimcilerin yerleştirilmesi çağrısında bulunan bir konferansı eleştirmek zorunda kalmıştı.

‘İsrail’in Filistin devletini reddederek nasıl bir gelecek hayal ettiğini bilmiyorum’

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Filistin nüfusunu Gazze’den sınır dışı etme ve oradaki yerleşimleri yeniden kurma fikri tamamen kabul edilemez. Sınır dışı edilme fantezileriyle İsrail’in güvenliğini sağlayabileceğinizi düşünen her kim varsa, açıkça yanlış yoldadır,” dedi.

Bununla birlikte Heusgen daha da sert bir çizgi izlenebileceğini düşünüyor. Heusgen, aralık ayında BM Genel Kurulunda 153 ülkenin Gazze’de acil insani ateşkes için oy kullandığını ve Almanya’nın çekimser kaldığını hatırlattı.

Netanyahu’nun iki devletli çözümü reddetmesi sorulduğunda Heusgen, ‘İsrail’in bir Filistin devleti istemediği ve Filistin bölgelerinin etrafına yüksek çitler dikmek zorunda kalacağı zaman geleceğini nasıl tasavvur ettiğini’ bilmediğini söyledi.

İsrail’in güvenliğini Alman ulusal çıkarları arasına koyan ilk isim

Öte yandan Heusgen, İsrail’in güvenliğinin Almanya’nın ‘devlet aklı’ (Staatsräson) ya da ulusal çıkarları olduğu fikrini ilk kez dile getiren kişiydi. Ona göre bu, Almanya’nın İsrail’e, kendisini düşmanlarından korumak için ihtiyaç duyduğu tüm silahları sağlamakta tereddüt etmeyeceği anlamına geliyordu.

Bununla birlikte Heusgen, İsrail’in güvenliğinin ‘aynı zamanda Almanya’nın müttefikini eleştirebilmesi gerektiği’ anlamına da geldiğini de savunuyor.

Heusgen, “İsrail hükümetinin davranış biçiminin ülkenin güvenliğini tehlikeye attığı görüşüne varırsak, çıkıp bunu söylemeliyiz. Yerleşimler inşa ederek uluslararası hukuku ihlal etmeye devam etmenin İsrail’in güvenliğini güçlendirdiğine inanmıyorum,” diye konuştu.

Avrupa

Almanya’da milyoner sayısı %18 arttı

Yayınlanma

Federal İstatistik Ofisi’nin açıkladığı rakamlara göre, Almanya’da geliri en az bir milyon avro olan milyoner sayısı %18 artarak 34.500’e yükseldi.

Wiesbaden merkezli istatistikçiler, istatistiklerin mevcut olduğu en son dönem olan 2020 ve 2021 verilerini karşılaştırdı.

Yetkililere göre, zenginlerin sayısındaki artış, 2021’deki yüksek enflasyonla kısmen açıklanabilir. Enflasyon etkisi hesaba katılmadığında, milyonerlerin sayısı 2020’ye göre yine de %12 artmış oluyor.

Milyonerler ortalama 2,8 milyon avro kazandı. On kişiden altısı, gelirinin büyük bir kısmını ticari faaliyetlerden elde etti. Milyonerlerin %20’sinden biraz azı çalışırken, %15’i “serbest meslek” sahibi olarak nitelendiriliyor.

junge Welt’in aktardığına göre sendika bağlantılı Hans Böckler Vakfı (HBS) bu rakamlar hakkında endişelerini dile getirdi. HBS’nin Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü bilimsel direktörü Bettina Kohlrausch çarşamba günü AFP’ye verdiği demeçte, kriz dönemlerinde milyoner sayısındaki artışın yoksulların sayısındaki artışla dengelendiğini söyledi.

Kohlrausch, rakamların özellikle düşük ve orta gelirli birçok insanın Almanya’daki sosyal eşitsizlikle ilgili endişelerinin “haklı” olduğunu gösterdiğini ekledi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

AB ulaştırma bakanları ‘uçuş iptalleri’ konusunda anlaşamıyor

Yayınlanma

AB ulaştırma bakanlarının yolcu hakları konusunda bir araya geldiği bugün, geciken uçuşlar için tazminat talep etme hakkı belirsizliğini koruyor.

Mevcut AB kurallarına göre, uçuşunuz üç saatten fazla gecikirse tazminat talebinde bulunabiliyorsunuz. Fakat, şu anda AB toplantılarına başkanlık eden Polonya, bu eşiği yükseltmek istiyor. Bu durumda, tazminat almaya hak kazanan gecikmeli uçuşların sayısı azalacak.

Dün dağıtılan AB içi bir uzlaşma metninde, tazminat için bekleme süresinin kısa uçuşlar için dört saate, uzun uçuşlar için altı saate çıkarılması ve çok kısa uçuşlar için özel bir üç saatlik eşik getirilmesi önerildi.

Polonyalıların argümanı, bunun havayolu şirketlerini, kendilerine daha ucuza gelen uçuşları iptal etme davranışından vazgeçmeye teşvik edeceği yönünde. Bir AB diplomatı, “Yolcular, tazminat alıp uçuşlarının iptal edilmesindense, gecikmeli de olsa varış noktalarına ulaşmayı tercih ediyor,” dedi.

Berlin ve Madrid, üç saatlik kuralı korumak istedikleri için engel çıkarıyorlar. BEUC gibi tüketici grupları da bu görüşe katılıyor. 

Fakat diplomatlar, İtalya ve İrlanda gibi düşük maliyetli havayolu şirketlerinin güçlü olduğu ülkelerin eşik değerinin yükseltilmesinden yana olduklarını belirttiler.

Değişiklikler müşterilerin cebine de yansıyabilir. Berlin, 300 avroluk sabit bir talep ücreti istiyor; ama Polonya’nın uzlaşma teklifinin en yüksek tutarı 500 avro olacak. Şu anda geri talep edilebilen maksimum tutar 600 avro.

2024 yılında uçuşların sadece %65’i zamanında varış noktasına ulaştı ve 2035 yılında gecikmelerin altı kat daha fazla olması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Moldova: Rusya, Transdinyester’e 10 bin asker konuşlandırmayı planlıyor

Yayınlanma

Moldova Başbakanı Dorin Recean, Rusya’nın Ukrayna’nın Odessa oblastı ile sınırı olan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Transdinyester Moldova Cumhuriyeti’ne 10 bin asker konuşlandırmayı planladığını iddia etti. Recean, Moskova’nın bu amaçla eylül ayındaki parlamento seçimlerine müdahale ederek Kişinev’de kendisine sadık bir hükümet kurmayı hedeflediğini öne sürdü.

Moldova Başbakanı Dorin Recean, Rusya’nın Ukrayna’nın Odessa oblastı ile sınırı bulunan ve tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiş olan Transdinyester Moldova Cumhuriyeti’ne 10 bin asker konuşlandırmayı planladığını öne sürdü.

Financial Times‘a konuşan Recean, bu bilginin istihbarat verilerine dayandığını ve Kremlin’in bu hamle için eylül ayında yapılacak parlamento seçimlerine müdahale ederek Kişinev’de kendisine sadık bir hükümet kurmayı amaçladığını iddi etti.

Başbakan Recean, “Bu, Moldova demokrasisini baltalamaya yönelik devasa bir çaba. Onlar [Ruslar] Transdinyester bölgesindeki askeri varlıklarını güçlendirmek istiyorlar,” dedi.

Recean, Moskova’nın müdahalesinin “internet propagandası ve partilere ile seçmenlere yönelik yasa dışı para transferlerini içerdiğini” savundu.

Recean’a göre, Rusya 2024 yılında nüfuz kampanyalarına Moldova’nın gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 1’ine denk gelen bir meblağ harcadı ve bu durum, AB’ye katılım referandumunun sadece yüzde 0,7’lik bir oy farkıyla geçmesine neden oldu.

Başbakan, “10 bin askerin Ukrayna’nın güneybatı kesimi ile NATO üyesi olan Romanya üzerinde ne tür bir etki ve baskı oluşturacağını tahmin edebilirsiniz,” diye ekledi.

Transdinyester’deki mevcut Rus askeri varlığı

Rusya’nın halihazırda 33 yıldır ayrılıkçıların kontrolünde olan Transdinyester’de az sayıda askeri bulunuyor.

Ancak, bu bölgenin denize çıkışı olmaması ve Ukrayna ile Moldova tarafından çevrelenmiş olması nedeniyle Rusya’nın buraya ek asker göndermesi mümkün görünmüyor.

2023 yılında bölgenin Rusya Federasyonu’ndaki temsilcilik başkanı Leonid Manakov, bölgede 450 Rus barış gücü askerinin konuşlu olduğunu ve toplamda 3 bin 100’e kadar asker yerleştirilebileceğini söylemişti.

Bölgede ayrıca, barış gücü operasyonuna destek sağlayan ve Sovyetler Birliği döneminden kalma 20 bin ton mühimmatın bulunduğu depoları koruyan yaklaşık 1000 kişilik bir Rusya Operasyonel Asker Grubu da bulunuyor.

Moldova’nın talepleri

Moldova, defalarca Kremlin’den, bölgenin “işgalci güçler” ve “ulusal güvenlik tehdidi” olarak algıladığı askerlerini Transdinyester’den çekmesini talep etti.

Benzer bir çağrıyı içeren bir karar Birleşmiş Milletler’de (BM) kabul edilmiş, ancak Rusya bu kararı uygulamayı reddetmişti.

Tiraspol, Moskova’ya çağrıda bulunmuştu

Geçen yılın şubat ayında Tiraspol, Kişinev’in “baskısı”, “soykırım politikası” ve “dilin zorla dayatılması” nedeniyle Moskova’dan müdahale talebinde bulunmuştu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Ukrayna’da savaşı başlatma kararından bahsederken benzer ifadeler kullanmıştı. Bu durum, benzer bir senaryonun Moldova’ya karşı da devreye sokulabileceği yönünde tahminlere yol açtı.

Savaşın başlamasının ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu’nun NATO’ya “can attığı” için Moldova’nın “bir sonraki Ukrayna” olabileceği konusunda defalarca uyarıda bulunmuş ve Rusya’nın “Transdinyester’de yaşayan 220 bin vatandaşının bir başka Batı macerasının kurbanı olmasına izin vermeyeceğini” beyan etmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English
OSZAR »