Bizi Takip Edin

Diplomasi

Ukrayna-ABD anlaşması nadir toprak elementlerinde Çin’in kısıtlamalarını önleyebilir mi?

Yayınlanma

Analistlere göre Rusya ile ısınan ilişkiler ve Ukrayna ile imzalanabilecek bir anlaşma, ABD’ye önemli mineraller için yeni kaynaklar sağlayabilir ve bu da Çin’in ABD’ye yönelik nadir toprak ihracat kontrollerinin etkisini azaltabilir.

South China Morning Post’a konuşan analistler, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaştan zarar gören Ukrayna’dan maden çıkarmak için bir anlaşma yapması ya da Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye devam etmesi halinde, her iki ülkenin de Amerikalı üreticilere hammadde sevkiyatını artırabileceğini söyledi.

Bu da Çin’in kendi madenlerinin ABD’ye ihracatı üzerindeki kısıtlamalarını tamamen dengelemese de zayıflatabilir. Pekin’in yüksek teknolojili malların üretimi için gerekli olan bu minerallerin tedariki üzerindeki neredeyse tekeli, ABD ile uzun süreli bir ticaret savaşına girerken elinde güçlü bir koz olarak görülüyor.

Hong Kong’daki Fransız yatırım bankası Natixis’in Asya-Pasifik baş ekonomisti Alicia Garcia-Herrero, “Trump’ın Ukrayna’ya ihtiyacı olabilir” dedi.

Ukrayna, ABD ile kaynak anlaşmasında güvenlik garantisi elde etti

Washington ve Moskova temsilcileri bu ayın başlarında Ukrayna savaşını sona erdirmek için çalışmaya başlama konusunda anlaştı ve iki taraf da Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında bir toplantı düzenlemeye çalışıyor – ABD politikasında büyük bir değişimin habercisi olan hamleler.

ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu’na (USGS) göre Ukrayna’nın rezervlerinde tahminen 500.000 ton lityum bulunuyor – pil üretimi için gerekli bir madde – ve grafit zulası küresel kaynakların yüzde 20’sini temsil ediyor. Ülkede ayrıca rüzgar türbinlerinin yapımında kullanılan önemli miktarda neodimyum ve TV’lerde, aydınlatmada ve lazerlerde bulunan bir dizi metal bulunmaktadır.

Rusya, Trump’a 650 milyon ton nadir toprak metali teklif etti

Trump hükümeti bir yandan Rusya-Ukrayna ateşkesini sürdürürken bir yandan da Moskova ile ekonomik ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Putin, üç yıllık savaş sırasında Ukrayna’nın ilhak ettiği bölgelerdeki nadir toprak metallerine erişimi açacağını belirtti.

Pekin merkezli düşünce kuruluşu Çin ve Küreselleşme Merkezi’nin başkan yardımcısı Victor Gao, “Rusya ve ABD zaten aynı yatakta uyuyor gibi görünüyor, bu yüzden çok komik anlaşmalar yapabilirler” dedi.

Çin, ABD’nin kısıtlama ve gümrük vergilerine karşı bir önlem olarak maden ihracatını sınırlandırdı. Geçen yıl Pekin, ABD’ye antimon, galyum ve germanyum sevkiyatını kısıtladı. Bu ayın başlarında ise Çin Ticaret Bakanlığı, mühimmat bileşeni tungsten de dahil olmak üzere beş elementin kapsamını genişletti.

Putin bu hafta başında yaptığı açıklamada, 3,8 milyon ton rezerve sahip olan ülkesinde nadir toprak endüstrisinin geliştirilmesinin bir öncelik olduğunu söyledi.

Ancak Pekin, dünyadaki nadir toprak rezervlerinin %60’ından fazlasını elinde tuttuğu ve küresel işlemenin %90’ını gerçekleştirdiği için Çin’in ihracat kontrolleri Amerikalı üreticilere zarar verebilir.

ABD ve Ukrayna, maden anlaşmasını nihayete erdirdi

Kritik mineraller uzmanı ve madencilik yatırım şirketi Cove Capital’in CEO’su Pini Althaus, “Bir yerden başlamak zorundayız ve ABD’nin kritik mineralleri temin edebileceği her ülke sorunu daha da derinleştiriyor” dedi.

17 nadir toprak metali elektrikli araçlar, cep telefonları, füze sistemleri ve diğer elektronik cihazlar için mıknatıs yapımında kullanılıyor. ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu, nadir topraklar da dahil olmak üzere 50 minerali kritik olarak değerlendiriyor. Kritik mineraller savunma, yüksek teknoloji, havacılık ve yeşil enerji alanlarında kullanılıyor.

Economist Intelligence Unit pazar araştırma şirketinin Asya baş ekonomisti Nick Marro, ABD Ukrayna’nın nadir toprak tedariki için bir anlaşma yapmayı başarsa bile, savaştan kaynaklanan hasar ve nüfusun yer değiştirmesinin madencilik faaliyetlerini zorlaştıracağını söyledi.

Marro, “[Ukrayna’ya güvenmenin] Çin’i küresel tedarik zincirinden nasıl çıkaracağı tam olarak açık değil, çünkü herhangi bir pazardaki işleme kapasitesi Çin’in şu anda sunduklarını karşılamakta zorlanacaktır” dedi.

Ukrayna, maden kaynaklarının çoğunun 2022’den bu yana Rusya tarafından ele geçirilen bölgelerde bulunduğunu söyledi. USGS verilerine göre Rusya geçen yıl 2.500 ton nadir toprak üretti ki bu Çin’in tahmini 270.000 tonluk üretimine kıyasla çok düşük bir miktar.

ABD de dahil olmak üzere Çin dışındaki çoğu ülke, çıkarıldıktan sonra kritik mineralleri işlemek için gerekli arıtmadan yoksun.

Toronto merkezli endüstri danışmanlık şirketi Stormcrow Capital’in başkanı Jon Hykawy, “Bildiğim kadarıyla Ukrayna’da kaynak ya da rezerv oluşturmaya yetecek kadar araştırılmış ve sondaj yapılmış hiçbir yatak yok” dedi ve “Bir maden planının oluşturulabileceği noktaya gelmek yıllar alır” diye ekledi.

Çin’den misilleme: kritik hammaddelerin ABD’ye ihracatını engelleyecek

Diplomasi

AB, yoksul ülkelere yardım kriterlerini sıkılaştıracak

Yayınlanma

AB, başta Afrika olmak üzere yoksul ülkelere yapacağı dış yardımları kendi stratejik önceliklerine daha fazla bağlamak istiyor.

Avrupa Komisyonu, Brüksel’de tasarlanan tartışmalı bir plan kapsamında, yoksul ülkelere sağladığı dış yardımdan daha fazla değer elde etmek istiyor.

POLITICO’nun gördüğü bir iç belgeye göre, AB yürütme organı, gelişmekte olan ülkelere aktarılan fonlara, göç akınlarını durdurma zorunluluğu gibi koşullar eklemeyi planlıyor.

Ana fikir, Sahraaltı Afrika veya Orta Doğu gibi bölgelere sadece yoksullukla mücadele için değil, aynı zamanda AB ülkelerinin iç önceliklerini de gerçekleştirmek için fon aktarmak.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Bütçe Komiseri Piotr Serafin, POLITICO’nun gördüğü ve AB’nin gelecekteki çok yıllık bütçesini ortaya koyan bir iç notta, “Bu [ortaklık] paketleri, dış eylemler ile enerji güvenliği ve kritik hammadde tedariki gibi iç öncelikler arasındaki bağı güçlendirecektir,” diye yazdı.

Brüksel, dış yardımlarda Londra ve Washington modelini takip edecek

Bu potansiyel değişiklikle AB’nin kalkınma yardımları siyaseti, dış yardımı içeride seçmenlerin önceliklerini yerine getirmek için bir kaldıraç olarak kullanan ABD ve Birleşik Krallık’ın siyasetini taklit edecek.

Bu, büyük ölçüde koşulsuz olarak sağlanan AB’nin mevcut yardım modelinden büyük bir değişiklik anlamına geliyor.

Bununla birlikte, ödemelere ek koşullar eklenmeden önce, AB’nin yeni kuralları oybirliğiyle onaylaması gereken kilit milletvekilleri, STK’lar ve üye ülkeleri bunun daha iyi bir sistem olduğuna ikna etmesi gerekiyor.

Bu kolay olmayabilir. Eleştirenler, bu sistemin AB’nin dünya çapında “yoksulluğu azaltma” çabalarını engelleyebileceğini ileri sürüyor.

Yoksul ülkelerde borç yönetimi üzerine çalışan bir STK olan Eurodad’dan María José Romero, “Bu, AB’nin kalkınma yardımlarının kalitesini zedeleyebilecek bir strateji,” dedi.

İsminin açıklanmaması koşuluyla konuşan bir AB diplomatı, bu yaklaşımı destekleyen tek bir üye ülkenin bile olmadığı iddiasında bulundu.

AB’nin kalkınma bakanlarının 26 Mayıs’ta yapılacak toplantıda dış yardımın geleceği hakkında görüş bildirmeleri bekleniyor.

Bu, Komisyon’un 16 Temmuz’da sunacağı öneri öncesinde, Brüksel’de çok yıllı mali çerçeve olarak bilinen bir sonraki çok yıllı bütçe görüşmelerinin bir parçası olarak geliyor.

Nakit akışı “reform” gündemine daha sıkı bağlanacak

Gözden geçirilen plana göre, Komisyon her bir yararlanıcı ülkeyle iktisadi ortaklıklar kurarak yardımı daha geniş ticaret ve iktisadi ilişkilerle bağlantılandıracak.

Eleştirmenler, bu yaklaşımın “paternalizm” koktuğunu ve zaten sömürgecilik mirasıyla lekelenmiş olan Avrupa’nın yoksul ülkelerdeki itibarını iyileştirmeye pek katkısı olmayacağını ileri sürüyor.

Eurodad’dan Romero, “Bir sonraki bütçede söz konusu olan, AB’nin güvenilir bir ortak olarak itibarı,” iddiasında bulunuyor.

Danimarkalı milletvekili Rasmus Nordqvist, POLITICO’ya verdiği demeçte, “Bu, kalkınma yardımının gerçekten işe yarayacağı yerlerde etkili önlemler almak yerine, kendi ülkesindeki seçmenleri memnun etmek için bir yol,” diyor.

Ne var ki Brüksel’deki yetkililer, bu stratejinin Çin ve ABD’nin dış yardım yaklaşımlarında sıklıkla görülen “şantajcı” uygulamaları andırdığı yönündeki suçlamaları reddediyor.

Bu konu, Başkan Donald Trump’ın dış yardımı yurt dışındaki stratejik varlıkları ele geçirmek için bir kaldıraç olarak kullanmasının ardından özellikle hassas hale geldi. Bunun önemli bir örneği, ABD’nin Ukrayna’nın askeri desteğinin karşılığında ülkenin zengin maden kaynaklarına erişim hakkı elde etmesi.

Öte yandan Çin, dış yardımı Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlarda kendi gündemine uygun kararların alınmasını sağlamak için kullandığı suçlamasıyla karşı karşıya. 

Fakat iddiaya göre bu, Avrupa’nın yapmak istediği bir şey değil. Bir AB yetkilisi, “Karşılıklı fayda sağlayan ortaklık anlaşmaları oluşturuyoruz,” diyor.

Komisyon, gıda ve temiz su gibi temel ihtiyaçları karşılayan temel insani yardım kurallarının yeni bütçede değişmeyeceğini belirtiyor.

Fonların birleştirilmesi üye ülkeleri kızdırabilir

Yeni model, önemli idari değişiklikleri beraberinde getirecek. Strateji, örneğin, göç, yabancı yatırım ve çatışma önleme gibi çeşitli programları coğrafi kategorilere göre alt bölümlere ayrılmış tek bir Küresel Avrupa Fonu altında birleştirmeyi hedefliyor.

Bu süreçte AB’ye katılma aşamasında olan Batı Balkanlar, Ukrayna ve Moldova gibi sınır ülkeleri diğer gelişmekte olan ülkelerden farklı ve potansiyel olarak daha zorlu koşullarla karşı karşıya kalacak.

AB diplomatı, “Aday ülkelere ve Kuzey Afrika ülkelerine aynı koşulları uygulayamazsınız,” ifadelerini kullanıyor.

Fakat bazı başkentler, bu değişiklikleri Komisyon’un “iktidarı ele geçirme” girişimi olarak görüyor, çünkü bu değişiklikler yürütme organının ulusal başkentlere danışmadan farklı bölgeler arasında fonları yeniden dağıtmasına olanak tanıyacak.

Belgede, “coğrafi bölgeler içinde ve arasında esneklikler getirileceği” ifadesine yer veriliyor.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Katar, Trump’a jet hediyesinin ‘rüşvet’ olmadığını savundu

Yayınlanma

Katar, ABD Başkanı Donald Trump’a 400 milyon dolarlık jumbo jet teklifinin “rüşvet” girişimi olmadığını, ABD’nin tarih boyunca birçok ülkeden hediye kabul ettiğini söyledi.

Başbakan Şeyh Muhammed bin Abdurrahman es-Sani salı günü Doha’da düzenlenen Katar Ekonomi Forumu’nda yaptığı açıklamada, “Bunu müttefikler arasında normal bir şey olarak görüyorum. İnsanların bunu rüşvet olarak görmelerinin veya Katar’ın bu yönetimde nüfuz satın almak istediğini düşünmelerinin nedenini anlamıyorum. Bu ortaklık… iki yönlü bir ilişki, Katar ve ABD için karşılıklı yarar sağlıyor,” dedi.

Jet teklifi, Trump’ın geçen hafta Körfez’e yaptığı ziyaretin öncesinde geldi. Trump, bu ziyaret sırasında Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden ABD’ye yüz milyarlarca dolarlık yatırım yapılacağını duyurdu.

Lüks Boeing 747 jetlerinin transferine ek olarak Katar, ABD ile milyarlarca dolarlık anlaşmalar yaptığını duyurdu. Bu anlaşmalar arasında, Trump’ın şirketin tarihindeki en büyük jet siparişi olarak nitelendirdiği, Boeing’den 210 uçak satın alınması da yer alıyor.

Şeyh Muhammed, dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatçılarından ve en zengin ülkelerinden biri olan Katar’ın geçmişte ABD veya diğer ülkelerle nüfuz satın almaya çalıştığı yönündeki iddiaları reddetti.

Katarlı yetkili, “Katar’ın küçük bir Arap ülkesi olduğu, gaz zengini olduğu için parayla satın almadan yolunu bulamayacağı şeklindeki bu klişeyi aşmamız gerekiyor. Niyetimiz çok net bir mübadelede bulunmak… ABD’nin geçici olarak Air Force One’ı hızlandırması gerekiyor, Katar bunu sağlayabilir, biz de adım attık… Birçok ülke ABD’ye birçok şey hediye etti. Bunu Özgürlük Heykeli ile karşılaştırmıyorum,” dedi.

Tüm Körfez ülkeleri, Trump’ın gözüne girmeye çalışırken, aynı zamanda Amerikan silahları satın almak ve özellikle yapay zeka alanında ABD teknolojisine erişim sağlamak istiyorlar.

Fakat ABD’nin müttefiki Katar, Trump’ın ilk döneminde yaşadığı zorlu deneyimler ve Hamas ile bağlantıları nedeniyle maruz kaldığı inceleme nedeniyle de Amerikan başkanını kazanmaya istekli.

Trump, 2017’de başkan olarak Körfez’i ilk kez ziyaret ettikten kısa bir süre sonra, Suudi Arabistan ve BAE’nin Katar’a karşı yaklaşık dört yıl süren bölgesel ambargoya öncülük etmesiyle, bu ülkelerin yanında yer aldığı izlenimi vermişti.

Trump, o dönemde Katar’ın bölgedeki en büyük ABD askeri üssüne ev sahipliği yapmasına rağmen, bu ülkenin “üst düzey” bir terör destekçisi olduğunu iddia etmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Küba bankaları Rus ödeme sistemi Mir kartlarını çıkarmayı değerlendiriyor

Yayınlanma

Küba Merkez Bankası Başkanı Juana Lilia Delgado Portal, İzvestiya gazetesine verdiği demeçte, Küba bankalarının Rus ödeme sistemi Mir kartlarını çıkarma olasılığını değerlendirdiğini belirtti.

Portal, Mir kartlarının adada halihazırda aktif olarak kullanıldığını ve Rus turistlerin yerel mağaza ve restoranlarda bu kartlarla ödeme yapabildiğini ifade etti.

Delgado Portal, “Bu süreci en iyi nasıl organize edeceğimizi inceliyoruz, ancak bu, üzerinde belirli ilerlemelerin kaydedildiği yeni bir fırsat,” diyerek, kartların doğrudan Küba finans kurumları tarafından çıkarılmasına yönelik çalışmaların sürdüğünü, ancak ülkedeki tüm bankaların bu sürece katılmayı planlamadığını ekledi.

Küba Merkez Bankası Başkanı, Rus ödeme sistemi kartlarının yerel halk arasında, özellikle Rusya’ya ve Mir sistemine bağlı diğer ülkelere düzenli olarak seyahat edenler arasında talep göreceğini kaydetti.

Rusya Bilimler Akademisi Latin Amerika Enstitüsü’nden bilim insanı Magomed Kodzoyev ise bu adımın Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yeniden canlanmaya başlayan Rusya-Küba ortaklığının geliştirilmesinde önemli bir aşama olacağını vurguladı.

Kodzoyev’e göre, Mir kartlarının kullanılması, Küba ekonomisinin yetersiz dijitalleşme sorunlarının çözümüne yardımcı olacak ve özellikle hem Rusya’ya hem de Küba’ya yönelik yaptırım baskısı koşullarında ülkeler arasındaki işbirliği olanaklarını genişletecek.

Bu gelişmelerin yanı sıra, 8 Mayıs’ta Moskova Belediye Başkanı Sergey Sobyanin ve Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel, Moskvich fabrikasını ziyaret ederek Havana’da bu markanın araçlarından oluşan bir taksi filosu kurulmasını görüştü.

İlk aşamada Küba’ya 25’i elektrikli olmak üzere 50 araç gönderilmesi planlanıyor. Taksi filosu faaliyete geçtiğinde, Moskviç marka araçlarla Havana’nın yaklaşık 2,2 milyon sakinine, yılda 150 binden fazla Rus turiste ve Küba’yı düzenli olarak ziyaret eden diğer ülkelerden gelen konuklara hizmet verecek.

Rusya’dan Küba’ya 1 milyar dolarlık yatırım sözü

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English
OSZAR »